Cevap: Bu konuda Süleymân bin Cezâ hazretleri, Eyyühel Veled kitabında buyuruyor ki:
“Namazlarını özürsüz terk etme ki, münafıklardan olmayasın. Resûl-i ekrem efendimiz buyurdu ki: (Eğer kadınlarla, memede olan çocuklar olmasa, yerime bir imam koyup, şehri gezer, namaza gelmeyenleri cezalandırırdım.) Yine Resûlullah efendimiz buyurdu ki: (Namazlarınızı ihlas üzerine kılınız! Çünkü yanınızda bulunan melekler, sizin amel, namaz ve taatinizi alıp göklere giderler, göklere giderken, muhtelif melekler, bu ibadetleri görürler: 1. kat gökteki melekler, yalancıların ibadetini geçirmezler. 2. kattaki melekler, namaz kılarken dünya işi ile kalbi meşgul olan kimsenin namazını geçirmezler. 3. kattaki melekler, namazını beğenenlerin namazını geçirmezler. 4. kattaki melekler, kibredenlerin, yani kendini beğenenlerin namazını geçirmezler. 5. kattaki melekler, hased edenlerin namazını geçirmezler. 6. kattaki melekler, kalbinde şefkat ve merhameti olmayanın namazını geçirmezler. 7. kattaki melekler ise, hırs ve tamahkar olanların namazını geçirmeyip geri döndürürler.) Bu hâli Habîb-i kibriyâ beyan buyurdukları zaman, bütün Eshâb-ı güzîn ağladılar.”
***
Sual: Ahirette mahcup ve rezil olmamak için ne yapmalı, nasıl hareket etmelidir?
Cevap: Peygamber efendimiz, bunun cevabını vermişler. Nitekim Resûl-i ekrem efendimiz Eshâb-ı kiramdan Mu'az bin Cebel hazretlerine hitaben buyururlar ki:
(Yâ Mu'âz! Ayıpları gizle, kimsenin ayıbını yüzüne vurma! Farzlardan başka kıldığın namazları ve ibadetleri kimseye söyleme! Dünya işini ahiret işinden büyük görüp, evvel yapma! Hiç kimseye hor bakma! Kimsenin gönlünü kırma, herkesle hoş geçin. Eğer bu şekilde hareket etmezseniz elem verici azaba uğrarsınız.)
***
Sual: Abdestte ve gusülde yıkanması gereken yerlerde yara varsa, nasıl abdest ve gusül alınır?
Cevap: Abdest azasının, uzvunun yarısında yara olan kimse, teyemmüm eder. Yara yarıdan azında ise, sağlamını yıkayıp, yarayı mesh eder. Gusülde, bütün beden bir uzuv sayıldığı için, bütün bedenin yarısı yara ise teyemmüm eder. Yaralı yer, yarıdan az ise, sağlamını yıkayıp yaraları mesh eder.
***
Sual: Bir farzı, özürsüz vaktinde yapmayana ne ceza verilecektir ve bundan kurtulmanın çaresi nedir? Namaza ehemmiyet vermemek ile tembellikle kılmamak aynı mıdır?
Cevap: Büyük İslâm âlimi, ondördüncü asrın müceddidi, zahirî ve bâtıni ilimlerin mütehassısı, medreset-ül-mütehassısîn müderrislerinden, tasavvuf kürsüsü profesörü Seyyid Abdülhakîm Efendi “rahime-hullahü teâlâ”, derslerinde, camilerde vaazlarında ve sohbetlerinde sık sık buyururdu ki, (Bir farzı, özürsüz olarak vaktinde yapmamak büyük günahtır). Vaktinden sonra hemen kaza etmemenin de, daha büyük günah olduğu, kitaplarda yazılıdır. (Farzın vakti geçtikten sonra, bu farzı yapacak kadar zaman içinde bu farz özürsüz olarak kaza edilmezse, geciktirme günahı [6 dakikada] bir misli artar. Bundan sonra, yine bu kadar zaman içinde kaza etmezse, bir misli daha artar. Böylece, farzı yapacak kadar zamanların her biri [yani 6 dakika] geçtikçe, günahlar, kat kat artarak, sayılamayacak ve düşünülemeyecek kadar çoğalır.) Bir farzın kazası özürsüz olarak yapılmayınca, günahı böyle artıyor. Beş vakit namazın her biri, her gün farz olduğu için, her kazanın günahı her gün yeniden başlıyor. Beş vakit namaz için, bir günde, yukarıda bir farz için bildirilenin beş misli çoğalıyor. Aylarca, senelerce kılınmayan namazların günahlarının ne kadar çok olacağı, buradan anlaşılabilir. Bu müthiş, bu korkunç günahların altından kurtulabilmek için, her çareye başvurmak lâzımdır. İmanı olan ve aklı başında olan kimsenin, gece gündüz kaza namazı kılarak, Cehennemdeki namaz kılmamak azabından kurtulması için çalışması lâzımdır. Çünkü, özürsüz olarak, tembellikle, üşenerek kılınmayan bir namaz için, yetmişbin sene, Cehennemde azab çekileceği bildirildi. Yukarda açıklanan sayısız namaz günahları için Cehennemde ne kadar çok azab çekileceğini düşünen bir Müslümanın uykusu kaçar, yemekten içmekten kesilir. Dünyası zindan olur. Evet, namaza ehemmiyet vermeyen, vazife kabul etmeyen kâfir olur, mürted olur. Mürted, Cehennemde sonsuz azab çekecektir. O, zaten Cehenneme de, azaba da, namazın ehemmiyetine de inanmamaktadır. Dünyada, hayvan gibi yaşamakta, zevkinden ve zevkine vasıta olan parayı, malı toplamaktan başka bir şey düşünmemektedir. (Her ne olursa olsun, her kime ne zarar, ziyan olursa olsun, yalnız bana gelsin), onun prensibidir. Onun zevk ve safası için her şeyin, herkesin feda olması, umuru bile değildir. İmanı ve aklı yoktur. Böyle kimsede, merhamet olmaz. Canavardan, en korkunç hayvandan daha zararlı olur. Onun insanlıktan, merhametten, iyilikten söylemesi, havaya yazı yazmak gibidir. Kendi menfaati, hayvanî, şehvânî arzularına kavuşması için birer tuzaktır.
Farzlara ehemmiyet verip, tembellikle yapmayan kimse, mürted olmaz. İmanı gitmez. Fakat, bir farzı yapmayan Müslüman, iki büyük günaha girer. Birincisi, o farzın vaktini ibadetsiz geçirmek yani farzı geciktirmek günahıdır. Bunun affolması için (tevbe etmek), yani pişman olmak, üzülmek, bir daha geciktirmeyeceğine karar vermek ile olur. İkincisi, bu farzı terk etmek, yapmamak günahıdır. Bu büyük günahın affolması için, bu farzı hemen kaza etmek, yani vaktinden sonra hemen yapmak lâzımdır. Kazayı geciktirmek de, ayrıca büyük günah olur. (İslâm Ahlâkı s. 118)