CEVAP
Bu görüş birkaç bakımdan yanlıştır:
Birincisi, dinimizde tek delil Kur’an-ı kerim değildir. Hadis-i şeriflerle bildirilen hükümler de vardır. İki âyet-i kerime meali:
(Resulümün verdiğini alın, yasakladığından da sakının!) [Haşr 7]
(O Peygamber, güzel şeyleri helal, çirkin şeyleri haram kılar.) [Araf 157]
İşte müctehid âlimler, Kur’an-ı kerimin emrine uyarak, Resulullah efendimizin bu konudaki hadis-i şeriflerine de bakmışlardır. Kur’an-ı kerimde, köpek, fare ve yılan etinin haram olduğu bildirilmiyor diye, bunları yemek caiz olur mu? Bunların haram oldukları hadis-i şeriflerle bildirilmiştir.
İkincisi, müctehid olmayanların hadis-i şeriflere göre de amel etmeleri caiz olmaz. Mezhebinin bildirdiği hükme uyması vacib olur. (Denizin hayvanları helaldir) mealindeki hadis-i şerifi, Hanefî âlimleri, balık ve balık şeklinde olanlar hariç, deniz haşaratlarının yenmesinin caiz olmadığı şeklinde anlamışlardır. Hanefî olup da, mezhebinin hükmüne uymayan, mezhebinin hükümlerini beğenmeyen kimse, benim mezhebim var dese de, mezhepsizdir.
Netice: Midye ve ıstakoz gibi deniz haşaratının yenmemesinin gelenekle, kültürle, hayat tarzıyla hiçbir ilgisi yoktur. Hanefî mezhebinde olan Müslümanların, deniz kenarında da yaşasa, balık şeklinde olmayan yengeç, midye, istiridye, ıstakoz, kerevit, karides gibi deniz haşaratını yemeleri caiz değildir.