Cevap: Âdem aleyhisselâmdan bugüne kadar, her zaman, her yerde kötü insanlar iyilere saldırmışlardır. Allahü teâlâ her şeyi sebepler ile yaratmaktadır. Kötülerin cezasını da, kötü insanlar vâsıtası ile vermektedir. İşkence edenlere dünyada da cezalarını vermektedir. Kötülerin yanı sıra, iyiler de azab görmektedir. Bunların ve harpte ölenlerin ve kazada ölenlerin hepsi şehittir. Dünyada azab çeken iyi, suçsuz Müslümanlara ahirette bol nimetler verilecektir.
Ahirette nimete kavuşmak için, iman sâhibi olmak lâzım olduğu din kitaplarında yazılıdır. Bu kitaplar dünyanın her yerinde çok vardır. Bu kitapları okuyup da inanmayana kâfir denir. İslâmiyeti işitmeyen kâfir olmaz. İşitince (Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah) diyen ve buna inanan Müslüman olur. Bunun manası, (Her şeyi yaratan bir Allah vardır ve Muhammed aleyhisselâm Onun Resûlüdür)dür. Müslüman olan, Onun son Peygamberine tâbi olur.
Birçok yerde, kâfirler, zalimler, suçsuz Müslümanları, kadınları, çocukları öldürmüşlerdir. Öldürülen Müslümanlar, şehit olur. Öldürülürken yapılan işkencelerin acısını duymaz. Ölürken, kabirde verilecek olan Cennet nimetlerini görerek çok sevinir. Şehitler ölürken hiç acı duymaz. Sevinir ve çok neşelenir. Cennet nimetlerine kavuşur. Hadîs-i şerifte, (Müslümanların kabri Cennet bahçelerindendir.) buyuruldu.] (Herkese Lâzım Olan Îmân s. 390)
***
Sual: Hastalık veya vücudundaki yaralardan dolayı, namaz kılarken dinin bildirdiği şekilde düzgün oturamayan veya oturunca kalkamayan bir kimse, namazını sandalyede, yüksek bir yerde kılabilir mi?
Cevap: Bir uzvundaki dertten, yaradan dolayı uygun oturamayan kimse, istediği gibi oturur. Oturabilmek için, ayaklarını kıbleye karşı uzatabilir. Bir yerini yastığa veya başka şeye dayar. Yahut, bir kimse tutarak düşmesine mani olur. Yüksek bir şeyin üstüne oturup îmâ ile kılması caiz değildir.
Sandalyede oturarak kılanın namazı kabul olmaz. Çünkü, sandalyede oturmak için zaruret yoktur. Sandalyede oturabilen kimse, yerde de oturabilir ve yerde oturup kılması lazımdır. Namazdan sonra, yerden ayağa kalkamayan, sandalyeden ise kolay kalkan hastayı yerden bir kimse kaldırır. Yahut, kıbleye karşı uzatılmış sedir, kanepe üzerinde, ayaklarını sarkıtmadan oturarak kılar. Namazdan sonra, ayaklarını sedirin, kanepenin bir yanına sarkıtıp, sandalyeden kalkar gibi kalkar.
Bir şeye dayanarak veya bir kimsenin tutması ile de, yerde oturamayan hasta, sırt üstü yatarak kılar. Ayaklarını kıbleye uzatır. Başı altına yastık koyar. Yüzü kıbleye karşı olur. Veya kıbleye karşı sağ veya sol yanı üzerine yatar. Rüku ve secdeleri, başı ile îmâ eder. Böyle de îmâ edemeyen aklı başında bir hasta, bir günden çok namazını kılamazsa, hiçbirini kaza etmez. Semâvî bir sebeple, yani elinde olmayarak, mesela hastalık ile veya baygın yahut secde, rekat sayılarını unutacak kadar dalgın olarak, beşten fazla namazını kılamayan da böyledir. Alkollü içkiler ve uyuşturucu maddeler veya ilaç alarak böyle baygın, dalgın olanın, kılamadığı namazlarının adedi birkaç günlük olsa da, hepsini kaza etmesi lazımdır.
***
Sual: Dişi ağrıyan bir kimse, dişine ilaç koysa, namaz vakti de daralsa, ağzındaki ilaç okumasına mani olması sebebiyle, bu kimse namazını bir şey okumadan da kılabilir mi?
Cevap: Bu konuda Halebî-yi kebirde deniyor ki:
“Şiddetli diş ağrısını durdurmak için konan ilaç, okumasına mani olsa, vakit dar ise, imama uyar. İmam yok ise, okumadan kılar”
***
Sual: Çok fazla ödünç ekmek isteyen kimseye, bu ekmekleri sayarak mı yoksa tartarak mı vermelidir?
Cevap: Eti tartarak, ekmeği ise tartarak veya sayarak ödünç vermek caizdir.