Cevap: Allahü teâlâ, şehitlerin diri olduğunu, rızıklandırıldıklarını bildirdi. Hadîs-i şerifte, şehit ruhlarının Cennete girdikleri haber veriliyor. Alimlerden birkaçı, bu nimetlerin, yalnız şehitler için olduğunu, sıddıkların böyle olmadıklarını söylüyorlar ise de, Ehl-i sünnet alimlerinin çoğu, diri olmak ve rızıklandırılmak, ruhların Cennete girmesi, yalnız şehitler için değildir dediler. Âyet-i kerimelerden ve hadîs-i şeriflerden böyle anlaşılmaktadır buyurdular.
Vehhabiler, ibni Teymiyyenin yolunda olduklarını söylüyorlar. Onun büyük âlim olduğunu bildiriyorlar. Kendisine Şeyh-ul-islâm diyorlar. Halbuki, onun kitaplarını ve fikirlerini kabul etmiyorlar. İbni Teymiyye, bütün meyyitlerin, şehitler gibi diri olduklarını ve şehitler gibi rızıklandırıldıklarını bildirmektedir.
Resûlullah efendimiz için, işitmez ve ziyarete gelenleri, kendisine yalvaranları görmez, bilmez ve tanımaz diyen ahmaklar, ibni Teymiyyenin ve hiçbir kimsenin yolunda değildirler. Kendi nefisleri, keyifleri arkasındadırlar.
Meyyitlerin, dirileri gördüklerini bildiren vesikalardan biri, Buhârîdeki;
(Her meyyite, her sabah ve her akşam ahiretteki yeri gösterilir. Cennetlik olana, Cennetteki yeri, Cehennemlik olana, Cehennemdeki yeri gösterilir) hadîs-i şerifidir.
Gösterilir sözü, gördüklerini bildirmektedir. Allahü teâlâ, Firavunun adamları için;
(Onlara sabah akşam ateş gösterilir) buyurdu.
Meyyit görmeseydi, gösterilir demek faydasız olurdu. Ebû Nu'aym, Amr bin Dînârdan alarak bildiriyor ki:
(Bir kimse ölünce, ruhunu bir melek tutar. Ruh, bedenin yıkanmasına, kefenlenmesine bakar. Kendisine, insanlar, seni nasıl övüyorlar işit, denir.) Abdullah ibni Ebid-dünyânın Amr bin Dînârdan alarak bildirdiği hadîs-i şerifte;
(Bir kimse, öldükten sonra çoluk çocuğunun başına gelenleri bilir. Kendisini yıkayanlara ve kefenleyenlere bakar) buyuruldu. Buhârîdeki sahih hadîsde;
(Münker ve Nekîr melekleri, sual ve cevaptan sonra meyyite, Cehennemdeki yerine bak! Allahü teâlâ, değiştirerek, sana Cennetteki yeri ihsan eyledi derler. Bakar. İkisini birlikte görür) buyuruldu.
***
Sual: Nefsin inkârdan, küfürden kurtulması için neler yapılmalıdır?
Cevap: İmam-ı Rabbani hazretleri Mektûbât kitabının ikinci cild 50. mektupta buyuruyor ki: İslâmiyetin hakikatine kavuşmak için, İslâmiyetin suretine uymak şarttır. Çünkü, vilâyetin ve nübüvvetin bütün kemâlleri, İslâmiyetin sureti üzerine kurulmuştur. İslâmiyetin yalnız suretine uyan, vilâyetin kemâllerine kavuşur. Hem suretine, hem de hakikatine uyan ise, nübüvvetin kemâllerine de kavuşur.
Vilâyete kavuşmak, tasavvuf yolunda çalışmakla olur. Vilâyete kavuşmak için, yani Velî olmak için, mâ-sivâyı kalpten çıkarmak lâzımdır. (Mâ-sivâ), Allahtan başka şeyler demektir. Yani bütün mahlûklardır. Allahü teâlânın, lütfu ve ihsanı ile, mâ-sivânın hepsi, kalp gözünden silinince, isimleri bile unutulunca, (Fenâ) hâsıl oldu denir. (Seyr-i ilallah) tamam olur. Bundan sonra (Seyr-i fillah) denilen (İsbât) makamına kavuşmak için çalışılır. Bu makamda, kalp yalnız Allahü teâlâyı hatırlamaktadır. Bu makama (Bekâ) makamı ve (Hakîkat) denir. Vilâyetin sonu, bekâ makamıdır.
Birincisinde fenâ makamına ve hakikatte bekâ makamına kavuşan sâlik, vilâyete kavuşmuş, Velî olmuştur. Nefs-i emmâresi mutmainne olmuş, küfürden, inkârdan kurtulup, Rabbinden razı olmuştur. Rabbi de ondan razıdır. Yaratılışında bulunan kötülük, azgınlık yok olmuştur. (Tam İlmihal s. 949)