Cevap: İmam-ı Rabbani hazretleri Mektûbât kitabının ikinci cild 42. mektupta buyuruyor ki: Bu büyüklerin kazançlarının başlangıcı, Zât-ı ilâhînin çekmesi ve sevgisidir. Cenâb-ı Hakkın lütfu ile, bu sevgi her an artarak, başka şeylerin sevgisi yavaş yavaş azalır. Başka şeylere bağlılık, yavaş yavaş yok olur. Bir saadetli kimseyi, Allah sevgisi kaplayarak, başka her şeyin sevgisi kalmayınca ve Allah sevgisi, bütün bu sevgilerin yerine yerleşince, onun aşağı sıfatları ve bütün kötü huyları yok olur. Çünkü, sevmek, sevgiliye, itaat etmeği ister. Sevgi son haddini bulunca, itaat da tamam olur. Sevgiliye, insan gücünün yetişebildiği kadar, tam bir itaat hâsıl olunca (Makâmât-i aşere) ele geçer. [Makâmât-i aşere: Tevbe, zühd, vera’, sabır, fakr, şükür, havf, recâ, tevekkül ve rıdâ olduğu (Neşrül-mehâsin)de yazılıdır.] Çünkü, hep doğru söyleyici “aleyhi ve alâ âlihissalâtü vesselâm” (İnsan, sevdiği ile beraberdir) buyurdu.
Beraberlik devletine kavuşur. İşte, bu büyükler, muhabbet devleti sâyesinde, âfâk ve enfüs ile uğraşmazlar. Bu büyüklerin sermayesi, muhabbettir. Muhabbet, sevgiliye itaat etmeği ister. Sevgiliye itaat ise, ahkâm-ı islâmiyyeye uymakla olur. Çünkü, sevgilinin beğendiği şey, yol, ahkâm-ı islâmiyyedir. O hâlde, muhabbetin çok olmasına alâmet, ahkâm-ı islâmiyyeye çok uymaktır. (Ahkâm-ı islâmiyye)ye uymak, farzları yapmak ve haramlardan sakınmak demektir. Ahkâm-ı islâmiyyeye tam uyabilmek ise, ilim, amel ve ihlâs ile olur. Her sözde, her işte, her harekette, her duruşta, kendiliğinden hâsıl olan ihlâs, muhlas olan kimseye nasip olur. Muhlisler, bu muammayı anlayamaz. (Muhlisler, büyük tehlikededir) buyuruldu. (Tam İlmihal s. 938)
***
Sual: Tevhid kelimesi ve Peygamber efendimizin şefaati ile ümmetin günahları af ve mağfiret mi edilecektir?
Cevap: İmam-ı Rabbani hazretleri Mektûbât kitabının ikinci cild 37. mektupta buyuruyor ki: Bu güzel kelime ve Peygamberlerin sonuncusu “aleyhi ve aleyhimüssalevâtü vettehıyyât” gibi bir şefaatçi olmasaydı, bu ümmetin günahları kendilerini helâk ederdi. Bu ümmetin günahları çoktur. Fakat, Allahü teâlânın af ve mağfireti de sonsuzdur. Allahü teâlâ, bu ümmete af ve mağfiretini o kadar saçacak ki, geçmiş ümmetlerden hiçbirine böyle merhamet ettiği bilinmiyor. Doksandokuz rahmetini, sanki bu günahkâr ümmet için ayırmıştır.
İkram, ihsan, kabahatliler, günahlılar içindir. Allahü teâlâ, af etmeği ve mağfiret etmeği sever. Kusur ve kabahati çok olan bu ümmet kadar af ve mağfirete uğrayacak hiçbir şey yoktur. Bunun için, bu ümmet, ümmetlerin en hayırlısı oldu. Bunların şefaat edicisi olan bu güzel kelime, kelimelerin en kıymetlisi oldu. Bunların şefaatçileri olan Peygamberleri, Peygamberlerin en üstünü oldu “aleyhi ve aleyhimüssalevâtü vettehıyyât”. Furkân sûresi, yetmişinci âyetinde mealen, (Allahü teâlânın, günahlarını iyiliklerle değiştireceği kimseler, onlardır. Allahü teâlânın mağfireti, merhameti sonsuzdur) buyruldu. Bunu yapmak, Allahü teâlâ için çok kolaydır. (Tam İlmihal s. 910)