Cevap: (Halebî)de, mesh bahsi sonunda diyor ki, (Bir veya iki elinde çatlak, ekzama veya başka yara olup, bunları ıslatmak zarar verirse, bu kimse abdest alamaz. Bu sebepten abdest alamayan kimseye, hatır ile veya para ile başkasının abdest aldırması, İmâm-ı a’zama göre müstehabtır. Başkasından yardım istemeden teyemmüm edip kılarsa, namazı kabul olur. Yardımcı veya para bulamazsa, teyemmüm etmesi, imâmeyne göre de, câiz olur). Bundan anlaşılıyor ki, yaralı eline eldiven takıp, eldiven ile abdest alabilirse, böyle abdest alması lâzım olur.
Abdestsiz veya gusülsüz kimse, cenaze ve bayram namazlarını kaçırmamak için, su var iken bile, teyemmüm edebilir. Cuma namazını ve beş vakit namazdan herhangi birinin vaktini kaçırmak korkusu olsa, su varken, teyemmüm edemez. Gusül veya abdest lâzımdır. Namaz vakti kaçarsa, kaza eder. Meselâ, sabah güneş doğması yakın iken uyanan kimse, cünüp ise ve hayız ve nifastan kesilmiş ise, acele gusül eder. Güneş doğarsa, sabah namazını, kerahet vakti çıkınca, sünneti ile birlikte kaza eder. (Teyemmüm), lügatte kastetmek, demektir. (Tam İlmihal s. 149)
***
Sual: Bazı kimseler, Peygamberimiz ve ilk Müslümanlar açlık çekerek ruhen yükseldiler diyerek, aç kalmayı tavsiye ediyorlar. Gerçekten yükselmek için aç mı kalmak gerekir?
Cevap: Bu konuda, İmâm-ı Rabbânî hazretleri, Mektûbât kitabında buyuruyor ki:
“Din büyüklerinin yolunda, sünnet-i seniyyeye uymak, hâllerini örtmeye çalışmak, orta hâlli yaşamak, yiyecekte, giyecekte ve her şeyde orta hâli gözetmek vardır. Cahiller bunları riyazet saymazlar. Bunlara göre riyazet, yalnız açlık çekmektir. Çok aç kalmayı pek kıymetli sanırlar. Çünkü, hayvanlar gibi yaşayan bu kimseler, yemeye, içmeye çok önem verirler, hep bunları düşünürler. Bunun için, yememek, içmemek bunlara ağır riyazet görünür. Bu cahiller, sünnete uymaya ve benzerlerine hiç kıymet vermezler. Bu yolun büyüklerine, hâllerini örtmeye çalışmak ve cahillerin kıymet verdikleri riyazetleri yapmamak lazımdır. Açlık çekmek gibi böyle riyazetleri cahiller beğenir, şöhrete sebep olur ve sonu kötü olur. Resûlullah efendimiz; (Dinde ve dünyada parmakla gösterilmesi, insana kötülük olarak yetişir. Bundan ancak Allahü teâlânın koruduğu kimse kurtulur) buyurdu.
Uzun açlıklar çekmek, yemekte ve içmekte orta dereceyi gözetmekten daha kolaydır. Orta hâli gözetmek riyazetinin, çok aç kalmak riyazetinden daha üstün olduğu meydandadır. Yiyecekte, giyecekte ve her işte orta dereceyi gözetmek çok iyidir.
Hak teâlâ, Peygamber Efendimize kırk erkek kuvveti ihsan etmişti. Bu kuvveti ile ağır açlıklara dayanırdı. Eshâb-ı kiram da, insanların en iyisinin sohbeti yardımı ile bu yüke katlanırlardı. Bu yüzden işlerinde ve çalışmalarında hiçbir bozukluk ve gevşeklik olmazdı. Aç iken muharebede düşmanla çarpışırlardı. Eshâb-ı kiramdan başkaları, böyle aç kalsalar, edebleri, sünnetleri, belki de farzları yapamaz hâle gelirlerdi. Gücü yok iken, bu işte Eshâb-ı kirama benzemeye kalkışmak, kendini sünnetleri ve farzları yapamayacak hâle sokmak olur. Hazret-i Ebu Bekir, Peygamber Efendimiz gibi her gün oruç tutmak istedi. Zayıflayıp, takati kalmayınca, Resûlullah Efendimiz, buna üzülerek; (İçinizde benim gibi kim vardır? Rabbimin huzurunda kalırım. Oradan yerim ve içerim) buyurdu. Görülüyor ki, gücü yetmediği şeyi yapmaya kalkışmak iyi değildir.”
***
Sual: Abdest ve gusül için hangi hallerde teyemmüm edilebilir?
Cevap: Abdest ve gusül için su bulamamak, kullanamamak, yedi türlü olur:
1- Sudan bir mil uzak olan, niyet etmek şartı ile, teyemmüm eder. Bir mil, dörtbin zrâ’dır ki, 1920 metre eder. Şehirde her zaman su aramak farzdır.
2- Hastanın, abdest veya gusül ile veya hareket etmek ile, hastalığının artacağı veya iyi olması uzayacağı, kendi tecrübesi ile veya mütehassıs ve açıkça günah işlemeyen Müslüman bir doktorun söylemesi ile anlaşılırsa, teyemmüm eder. Hastalıktan sonra, ellerde ve ayaklardaki hâlsizlik de özürdür. İhtiyarlardaki hâlsizlik de böyledir. Bunlar, namazlarını oturarak kılar.
3- Abdest ve gusül yapamayacak kadar bir hasta, para ile dahi, bir yardımcı bulamazsa, teyemmüm eder. Yardımcı ile de teyemmüm edemeyen kılmaz. İyi olunca kaza eder. Zevc ve zevcenin birbirlerine abdest aldırmaları vacib değildir.
4- Gusül abdesti alınca, soğuktan ölmek veya hasta olmak tehlikesi varsa, şehirde dahi olsa, hamam parası yoksa ve başka çare bulamazsa, gusül abdesti için teyemmüm eder ve su ile abdest alır.
5- Su yakın ise de, su yanında düşman, yırtıcı, zehirli hayvan, ateş veya nöbetçi varsa veya kendisi mahpus ise veya abdest alırsan seni öldürürüz, malını alırız diye korkuturlarsa, teyemmüm ederek kılar ise de, bu sebepler kul tarafından oldukları için, gusül ve abdest alınca, bu namazları tekrar kılması lâzımdır.
6- Yolcunun fazla suyu varsa da, kendinin ve yol arkadaşlarının içmesine ve necaseti temizlemesine ve hayvanlarına lâzım olursa, teyemmüm eder. Bu su ile gusül edip, necaset ile kılarsa, kabul olur ise de, günaha girer. Önce teyemmüm edip, sonra necaseti yıkarsa, tekrar teyemmüm etmesi lâzım olur. Çünkü su varken, teyemmüm edilmez. Cünüp kimse, bedeninin bir kısmını yıkayacak kadar veya abdest alacak kadar su bulursa, abdest ve gusül için, bir teyemmüm eder. Teyemmümden sonra, abdesti bozulursa, o su ile, sonra abdest alır. Abdest ve gusülde, bedene dökülen su, bir yere düşünce [elbisesine değil], pis olur ve insan içemez. Hayvana içirilebilir. Susuzluktan ölecek kimse, fazla suyu olandan satın alır. Satmaz ise, zor ile, kavga ve tehdit ile alır. Abdest için su, zor ile alınamaz.
7- Kuyudan su çıkarmak için, kova, ip veya para ile inecek kimse bulamayan, teyemmüm eder ve su bulunca, namazı iade etmez.
Yukarıda yazılı sebeplerden birisi ile teyemmüm edildikte, bu sebep bitince, teyemmüm bozulur. Sebep bitmeden, başka bir sebep hâsıl olur ve sonra birinci sebep biterse, birinci teyemmüm yine bozulur. Yeniden teyemmüm etmek lâzım olur.
Teyemmüm, Hanefide, vakit girmeden önce de sahihtir. Diğer üç mezhepte, vakit girmeden önce sahih değildir.(Tam İlmihal s. 149)