Sual: Tövbe ile istiğfar aynı şey mi? Nasıl tövbe edilir?
CEVAP
Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye’de buyuruluyor ki:
“Dinde yapılması yasak edilenlerden, mümkün olduğu kadar sakınmalıdır. Allahü teâlânın razı olmadığı şeyleri öldürücü zehir bilmelidir. Kusurlarını düşünüp bunları yaptığına mahcup olmalı, utanmalıdır. Pişman olup üzülmelidir. Hiç günah yapmamaya karar vermelidir. Bu üzülmeye ve karara tövbe etmek denir. Günahlarını affetmesi için Allahü teâlâya yalvarmaya istiğfar etmek denir.
Kimya-i Seadet’te buyuruluyor ki: (Şartlarına uygun yapılan tövbe muhakkak kabul olur. Tövbenin kabul edileceğinde şüphe etmemelidir. Tövbenin şartlarına uygun olmasında şüphe etmelidir.)
Rıyad-un-Nasıhin’de buyuruluyor ki: (Küfürden ve bidatten başka günahlar ikiye ayrılır: Birinci kısım, Allahü teâlâ ile kul arasında olan günahlardır. İçki içmek, namaz kılmamak ve bunlar gibi. Her günahı yaptıktan sonra tövbe ve istiğfar etmek de farzdır. Her günahın tövbesi kabul olur. Tövbe ve istiğfar, kalb, dil ve günah işleyen uzuv ile birlikte olmalıdır. Kalb pişman olmalı. Dil dua etmeli, yalvarmalı. Uzuv da günahtan çekilmelidir. İkinci kısım günahlar, kullar arasındadır ki, bunlara tövbe etmek için o kulu hoşnut etmek, razı etmek de lazımdır.)
Kimya-i Seadet’te bildirilen hadis-i şerifte, (Gizli yapılan günahın tövbesini gizli, aşikare yapılan günahın tövbesini aşikare yapınız! Günahınızı bilenlere tövbenizi duyurunuz) buyuruldu. O halde İslam dinine inanmayanlar, Müslümanlara sıkıntı verenler öldükten sonra bunlar için, (Belki tövbe etmiştir, irtidaddan vazgeçmiştir) demek boştur. Bunların zulüm yapan uzuvlarının iyilik yapması, dili ile dua etmesi ve mazlumları hoşnut edecek vasiyette bulunmaları lazımdır. Böyle tövbe etmeyen mürtedlerin ölülerine hüsn-i zan edilmez.
Ey büyüklerin büyüğü Allah’ım! Muhammed aleyhisselamın haber verdiği gibi Sana inanıyorum. Beni kabul et! Beni affet! Muhammed aleyhisselam Seni bize haber vermeseydi, bu noksan aklımızla kendimiz bulmak, Seni tanımak şerefine kavuşamazdık. Hayvanlardan aşağı olur, Cehennemin ateşinde yanmak, cezamız olurdu. Ey büyük Peygamber! Senin bizim üzerimizdeki hakkın sonsuzdur. Bizi, Allah’ımızı tanımakla şereflendirdin. Müslüman olmak saadetine kavuşturdun.
Sonsuz yanmak azabından kurtardın. Bunun için, benden sana sonsuz selamlar, sonsuz dualar olsun! Allah’ım, bu büyük Peygamberi bize tanıtan, analarımıza, babalarımıza, hocalarımıza ve Ehl-i sünnet kitaplarını yazanlara ve yayanlara rahmet eyle ya Rabbi! Amin.” (s.64-65)