CEVAP
İman ve âhiret işleri görerek olmaz. İmanda gayba inanmak esastır. Allahü teâlânın bildirdiği her şeye görmeden inanmak gerekir. İman, görmeden olur. Görünce iman olmaz. Gördüğünü söylemek olur. Onun da hiç kıymeti olmaz.
Hazret-i Ebu Bekir’in, görmeden, aklını kullanmadan, bir anda Mirac'a gidip geldiğine inanarak Resulullah'ı tasdik etmesi, imanını yükseltmiştir. Güneş'ten daha parlak olan imanından dolayı Peygamber efendimiz, (Ebu Bekir’in imanı, bütün insanların imanları toplamıyla tartılsa, Ebu Bekir’in imanı daha ağır gelir) buyurmuştur. İman, görmeden inanmaktır. Kur’an-ı kerimde, sâlihler övülürken, (O müttekîler, gayba inanırlar) buyuruluyor. (Bekara 3)
Demek ki gayba inanmak, müttekîlerin vasfıdır. (Resulullah ne bildirmişse doğrudur) diyerek inananlar kurtulmuştur. İman, araştırarak, akıl yürüterek elde edilen bir şey değildir. İslam âlimleri imanı şöyle tarif etmişlerdir:
İman, Muhammed aleyhisselamın, peygamber olarak bildirdiği şeyleri, tahkik etmeden, akla, tecrübeye ve felsefeye uygun olup olmadığına bakmadan, tasdiktir. Akla uygun olduğu için tasdik etmek, aklı tasdik etmek olur, Resulü tasdik etmek olmaz. Yahut Resulü ve aklı birlikte tasdik etmek olur ki, o zaman Peygamber'e itimat tam olmaz. İtimat tam olmayınca, iman olmaz. Çünkü iman parçalanmaz. (S. Ebediyye)
Bir kulun vazifesi, dinin emir ve yasaklarının hikmetini araştırmak değil, verilen emri noksansız yapmaya çalışmaktır. Allahü teâlânın emirlerinin sebebini ve hikmetini anlamak, kullar için çok zaman mümkün olmaz. Bunun için atalarımız, (Hikmetinden sual olunmaz) demişlerdir. Aklın acizliğini göstermek için de şöyle demişlerdir:
İdrak-i meali bu küçük akla gerekmez,
Zira bu terazi, bu kadar sıkleti çekmez.
Yani, (Akıl bu işin hikmetini anlayamaz, sırlarını kavrayamaz, çünkü bu terazi bu kadar ağırlığı çekemez) demektir. Öyle ya, kuyumcudaki terazi ile odun kömür tartılamaz. Akıl da, Cenneti, Cehennemi ve âhiret hâllerini anlamaktan âcizdir. Bu hususlarda dinimizin bildirdiklerine, araştırmadan, sorgulamadan inanmak lazımdır.
Sünnette aynı sûreyi okumak
Sual: (Sünnet ve nâfilelerde hep aynı sûreleri okumak caizdir) deniyor. Sabah namazının sünnetine vacib de dendiğine göre, sabah namazında hep aynı sûreleri okumak, mesela Kâfirun sûresi ile İhlas sûresini okumak mekruh olur mu?
CEVAP
Hayır, mekruh olmaz. Sabah namazının sünneti vacib de olsa mekruh olmaz. Vitir de vacibdir, ama zamm-ı sûre okuma yönünden nâfileye tâbidir. Sünnetler de nâfiledir. Aynı sûre okunabilir. Peygamber efendimiz, sabah namazının sünneti ile akşamın sünnetinde Kâfirun ve İhlâs’ı; öğle namazının ilk dört rekât sünnetinde dört Kul’ü [Kâfirûn, İhlâs, Felak, Nas]; öğlenin son sünnetiyle yatsının son sünnetinde Felak ve Nas’ı okumuştur. Bu sûreleri, devamlı bu sünnetlerde okuyan kimse, diş ve kulunç ağrısı da görmez. (Tergib-üs-salat)