CEVAP
Kader, bizim kendi isteğimizle işleyeceğimiz işlerin Allahü teâlâ tarafından bilinmesi demektir. Allahü teâlâ, (Şu kul, kendi isteğiyle şu işleri yapacaktır, falanca yerde şu sebeple ölecektir) diye kaderine yazıyor. Yani iyi veya kötü işi kendi irademizle yapıyoruz. Tedbirsizlikle veya başka sebeplerle trafik kazasında öleceksek, bu da önceden kaderimize yazılmıştır. Kaderimizde olduğu için trafik kazasına kurban gitmiyoruz. Trafik kazasında öleceğimiz bilindiği için kaderimize yazılıyor. Bu inceliği iyi anlamalıdır. Bunu bilmeyen ve kötü işler çeviren kimseler, (Ne yapalım, alın yazımız böyleymiş) diyerek kendilerini temize çıkarmak için kaderi suçlamaya çalışıyorlar.
Ödünç verirken
Sual: Ödünç alan kimsenin, borcunu öderken, ayrıca mal veya para gibi bir şey hediye etmesi caiz olur mu?
CEVAP
Evet, hediye olarak bir şey verebilir. 10 bin lira ödünç almışsa, 15 bin lira verip, (5 bini hediyedir) diyebilir. Bunun mahzuru olmaz.
Ödünç verirken bir menfaat şart koymak faiz olur, haram olur. Şart konmadan, öderken ayrıca bir şey fazla vermek caizdir. (S. Ebediyye)
Âlim kime denir?
Sual: Günümüzdeki yazarlara ve profesörlere, âlim denir mi?
CEVAP
Âlim, çok kitap okuyana, çok bilene, diploma sahibi olana değil; dinini doğru bilene, hakkı bâtıldan ayırabilene denir.
Kıyamet yaklaştıkça ilim azalır, din adamlarına güvenilemez. İki hadis-i şerif meali:
(Kıyamete yakın ilim azalır, cehalet artar.) [İbni Mace]
(Her asır, önceki asırdan daha bozuk olur. Böylece kıyamete kadar hep bozulur.) [Hadika]
Din âlimi olmak için, Kur’an-ı kerimi ve manalarını ezbere bilmek, binlerle hadis-i şerifi ve manalarını ezbere bilmek, İslam’ın 20 ana ilminde mütehassıs olmak ve bunların kolları olan 80 ilmi iyi bilmek, dört mezhebin inceliklerine vakıf olmak, bu ilimlerde ictihad derecesine yükselmek, tasavvufun en yüksek derecesinde olmak lazımdır. (S. Ebediyye)
Sultan ikinci Abdülhamid hanın tahttan indirilmesiyle din işlerine de fesat karıştı. İttihat ve terakki fırkasına kayıtlı olan cahiller, hatta masonlar, din işlerinde yüksek mevkilere getirildi. İlk iş olarak, sultan Abdülhamid hanın son şeyhülislamı Muhammed Ziyaüddin efendi, görevinden alındı. Bu yüksek makama 1910’da Musa Kazım getirildi. Bu zat, koyu ittihatçı ve masondu. İslamiyet’e uymayan hareketlerinden ve sapık yazılarından dolayı, ikinci Abdülhamid han tarafından Irak’a ve Fizan’a sürülmüş olan bölücü kimseler, İstanbul’a getirilip, kendilerine din işlerinde vazifeler verildi. Bu cahil ve partizan kimseler, bozuk, sapık din kitaplarının yazılmasına, yayılmasına, önayak oldular. İkinci Abdülhamid han zamanında yazılan din kitapları, bir ilim heyeti tarafından kontrol edilirdi. Tasdik edilip, izin verilenler bastırılırdı. Böylece, o tarihlerde basılan din kitaplarına güvenilir. 1909’dan sonra, din kitapları yetkili âlimler tarafından kontrol edilmez oldu. Bu kitaplardan, ancak önceki muteber kitaplardan vesikalar vererek yazılanlara güvenilir. (E. Kiram kitabı)
Görüldüğü gibi 1909 yılından sonra yazılan din kitaplarından, ancak nakli esas alanlar muteberdir. Âyet ve hadisleri, yazarının kendi görüşlerine göre açıklananlar veya ilhamla yazılanlar muteber değildir.