Sual: Riyazet yaparak ibadetleri zorlukla yapacak duruma düşmek caiz midir? Çalışmak rızkı arttırır mı?
Cevap:
Abdüllah Mûsulî, (Muhtâr) kitabının şerhi olan (İhtiyâr) kitabında diyor ki, (Farzları yapamayacak kadar zayıflatan riyazet, yani az yemek câiz değildir. Kendinin ve çoluk çocuğunun nafakasını kazanacak ve borçlarını ödeyecek kadar çalışıp kazanmak farzdır. Bu niyet ile çalışan kimse, borcunu ödeyemeden ölürse, azab çekmez. Hadîs-i şerifte, (Her erkeğin çalışıp [nafakasını] kazanması farzdır) buyuruldu. Bundan fazlası için çalışmamak câizdir.
Adem aleyhisselam buğday eker ve ekmek yapardı. Nuh aleyhisselam neccar, marangoz idi. İbrahim aleyhisselam kumaş tüccarı idi. Davud aleyhisselam demirci idi. Süleyman aleyhisselam zenbil yapardı. Muhammed aleyhisselam, önce koyun güderdi. Sonra ticaret yaptı. Sonra cihad yapardı. Asker idi. Ebû Bekr-i Sıddık “radıyallahü anh”, kumaş tüccarı idi. Ömer-ül-Faruk, kösele dikerdi. Osmân-ı Zinnûreyn gıda maddeleri ithalatçısı idi. Ali “radıyallahü anhüm” işçilik ve cihad yapardı “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în”. Çoluk çocuğunun bir yıllık nafakasını toplayacak kadar çalışmak mubahtır. Müslümanlara yardım için, cihad etmek için, fazla çalışıp kazanmak müstehabdır, iyidir. Hadîs-i şerifte, (İnsanların en iyisi, insanlara faydalı olandır) buyuruldu.)
Gösteriş için, övünmek için kazanmak tahrimen mekruhtur. Mültekâ kitabında haramdır denildi. Çalışmak rızkı arttırmaz. Rızkı veren, Allahü teâlâdır. Çalışmak, sebebe yapışmaktır. Sebeplere yapışmak sünnettir. (Kıyâmet ve Âhiret s. 309)
***
Sual: Peygamberlerin üstünlüklerine, gösterdikleri mucizeler de birer delil midir?
Cevap:
Hazret-i Musa ve hazret-i İsa'nın Peygamberlikleri mucizelerle belli olduğu gibi, Muhammed aleyhisselamın Peygamberliği de, öylece mucizelerle meydandadır. Musa aleyhisselam zamanında sihir, İsa aleyhisselam zamanında doktorluk, Muhammed aleyhisselam zamanında şiir, fesâhat, belâgat yani güzel ve tartılı konuşmak sanatları çok ilerlemişti. Allahü teâlâ; bu Peygamberlerine ümmetlerinin kıymet verdiği şeylerde mucizeler ihsan eyledi. Muhammed aleyhisselamın da, İsa aleyhisselam gibi, ölüyü dirilttiği ve Firavun ile adamlarının Musa aleyhisselama sihirbâz dedikleri gibi, Kureyş kafirlerinin de Muhammed aleyhisselama sihirbâz dedikleri kitaplarda açık ve uzun yazılıdır.
Muhammed aleyhisselam ümmi idi. Yani, mektebe gitmedi, okuyup yazmadı, hiçbir insandan ders almadı. Ümmi olduğu hâlde, tarih, fen, ahlak, siyaset ve sosyal bilgilerle dolu bir kitap ortaya koydu. Yalnız o kitaba uyarak dünyaya adalet yaymış olan hükümdarların yetişmesine sebep oldu. Kur'ân-ı kerim, Muhammed aleyhisselamın mucizelerinin en büyüğüdür. Hatta, bütün Peygamberlerin mucizelerinin en büyüğüdür. Bu en büyük mucize, yalnız Muhammed aleyhisselama verilmiştir.
Dinde reforumcular, Muhammed aleyhisselamın daha çocuk iken, Şam yolculuğunda bir rahiple birkaç dakika konuştuğu zaman, bütün bu bilgileri, o rahipten öğrendiğini söylerken, utanmaları, sıkılmaları lazım gelir. Bu kadar çürük, bu kadar gülünç bir iftira olamaz. Kâbe duvarında yıllarca asılı duran ve sahiplerini birer dâhi, birer kahraman derecesine yükselten ve binlerce şiir arasından seçilmiş bulunan fesâhat ve belâgat şaheseri yazıların birer paçavra gibi sökülüp indirilmesine ve yazarlarının başlarının eğilmesine sebep olan âyet-i kerimeler, o rahiple birkaç dakikalık konuşmanın neticesi olabilir mi? Bugün Kur'ân-ı kerimin belâgatini yeniden anlamaya kalkışmaya, hiç lüzum yoktur. O ilâhî kitap, Arabçanın en yüksek zamanında, en salahiyetli mütehassıslara, üstünlüğünü imzalatmıştır. Arab edebiyatının mütehassısları olanlardan, Muhammed aleyhisselamın zamanında yetişenler arasında, Kur'ân-ı kerimin belâgatindeki ilâhî üstünlüğü görüp de inanmayan yok gibidir.