CEVAP
Dünyanın dönüşü, eğimi, yaz ve kışların meydana gelmesi, yağmurun ve karın yağması hep bir plan dâhilinde meydana gelmektedir. Dünyanın dönüşünde, yavaşlanma, hızlanma veya eğilme gibi bir olay, yıldırımın çarpması, yangınların çıkması, selde, denizde boğulmalar, trafik kazaları, Allah dileyip yaratmadıkça olmaz. Deprem kuşakları, faylar, yer altındaki soğuk ve sıcak sular, madenler, petrol, rastgele değil, bir plan dâhilinde yerleştirilmiştir. Her olay, kaza ve kaderle meydana gelir. Kanseri ve diğer hastalıkları meydana getiren, her ilaca şifa tesirini veren de, vermeyen de, Allah’tır.
Her şeyi sebeplerle yaratmak, Allahü teâlânın âdetidir. Böylece, madde âlemine ve sosyal hayata düzen vermektedir. Sebepsiz yaratsaydı, âlemdeki bu düzen olmazdı. Bütün bu sebeplere kuvvet, tesir veren Allahü teâlâdır. Elektrik, ısı, mekanik, ışık ve kimya enerjilerini ve tepkimeleri hâsıl eden çeşitli kuvvet şekillerini sebep olarak yaratmıştır. Bu sebepleri, cisimleri yaratmasına vasıta kıldığı gibi, insan aklını, insan gücünü de, kendi yaratmasına vasıta kılmıştır. Meselâ, kömürün, 500 derece üstüne, yani tutuşma sıcaklığına kadar ısınarak yanma olayının başlamasına, kibritin alevi sebep olmaktaysa da, kömürün oksitlenmesini, yanmasını yaratan Odur. Kibrit, yanma olayının yaratıcısı değildir. Ne kendinin, ne de kullandığı şeylerin birçok inceliklerinden haberi olmayan bir vasıtaya, bir sebebe yaratıcı denilir mi? Yaratıcı, bunların en ufağını, en incesini, hepsini bilen, hepsini yapandır ki, bu da ancak Allahü teâlâdır. Sebeplere, vasıtalara yaratıcı denmez. (S. Ebediyye)
İşte her şey gibi, depremler de, fay kuşakları da sebeplerle yaratılır. Kader demek, kişinin işleyeceği işleri, başına neler gelecekse Allahü teâlânın bilmesi ve Levh-i mahfuza yazması demektir. Mesela şu günahları, şu sevabları veya şu işleri işleyecek ve şu sebeplerle ölecek diye yazılıdır. Depremden mi ölecek, trafik kazasından mı ölecek, hastalanarak mı ölecek, denizde mi boğulacak, uçaktan mı düşecek, nasıl ölecekse hepsi yazılıdır. Zamanı gelince bunlar oluyor. Trafik kazasının de sebepleri vardır. İçkili araç kullanmıştır veya çok hızlı kullanmıştır yahut yavaş giderken birisi gelip arkadan vurmuştur. Araçtaki günahkâr da günahsız da ölür. Deprem de böyledir. Birisi çeşitli günahlar işlemiştir. O kişi deprem bölgesine yerleşir. Günahları sebebiyle depremde ölür. Deprem bölgesindeki günahsızlar da, çocuklar da ölür. Onlar da şehid olur, sonsuz Cennet nimetlerine kavuşurlar.
Fay hatları, diğer olaylar, buna sebep olurlar. Ateistler sebepleri yaratan yaratıcıyı görmedikleri, tanımadıkları için, her şey kendi kendine oluyor zannediyorlar. Hâlbuki o sebepleri yaratan da, o sebeplere iş yapma gücünü veren ve yaptıkları her işi yaratan da sadece Allahü teâlâdır. Yarasa güneşi göremiyorsa, güneş yok denemez.
Cümle eşya Hâlıkındır, kul eliyle işlenir.
Emr-i Bari olmayınca, sanma bir çöp deprenir.
Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Sizi de, işlerinizi de yaratan Allah’tır.) [Saffat 96]
Bu âfetlerin hepsi genelde günahlarımızın karşılığıdır. Bir âyet-i kerime meali:
(Başınıza gelen bir bela, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. [Bununla beraber] Allah çoğunu affeder.) [Şura 30]
Demek ki bela, günahlarımız yüzünden gönderiliyor. Zulüm ve zina depremlere sebep olur buyurmuşlardır. Üç hadis-i şerif meali de şöyledir:
Zina yayılınca depremler ve kargaşa çoğalır.) [Deylemi]
(Zina ve faizin yaygınlaştığı toplum, azabı hak etmiş olur.) [Hâkim]
(Zekât verilmezse yağmurlar yağmaz olur.) [Beyheki]
(Günahlar açıktan işlenince, iyi kötü herkes genel bir azaba maruz kalır.) [Taberani]
(Eski milletlerden bir kısmına depremle azap yapıldı. İyiler de helak oldu. Çünkü günah işlenirken susmuşlar, önlememişlerdi.) [Taberani]
Günah olmadan bu belalara maruz kalıp ölenler zaten şehiddir, en büyük mükâfatı almış olurlar. Ölmeyenler de, bu çektikleri sıkıntılara karşılık âhirette çok büyük nimetlere kavuşurlar. Bunlara verilen sevabların büyüklüğünü görenler, (Keşke bizim de dünyada vücutlarımız makaslarla doğransaydı da, biz de böyle büyük nimetlere kavuşsaydık) derler, deprem altında kaldıklarına veya başka belalara uğradıklarına çok sevinirler. Günahkâr olanların da, çektikleri her sıkıntı günahlarına kefaret olur. Özetle depremlerin olması kâfirler için bir ceza, suçsuzlar için bir mükâfattır.