Cevap: İnsan resmine, heykeline hürmet, tazim etmek, kıymet vermek; onu yükseğe koyup, karşısında dikilmek, eğilmek, secde etmek, methedici, övücü şeyler söylemek, yalvarmaktır. Bu da iki sebeple olur:
1- Hocasının, babasının, amirinin, bir peygamberin, velinin, dine ve millete hizmet edenin resmi olduğuna inanarak hürmet eder. O kimsede ülûhiyyet sıfatlarından, yani Allahü teâlâya mahsus olan sıfatlardan birinin bulunduğuna inanmaz. Onu mahluk, yaratılmış bilir. Onu sevdiğini bildirmek, onu sevindirmek için, başkalarına uyarak hürmet eder. Böyle hürmet eden kâfir olmaz, haram işlemiş olur. Haram olduğuna inanmayanın imanı gider.
2- Resmin, heykelin sahibinde ve salibde, haçta veya yıldız, güneş, inek gibi herhangi bir şeyde, ülûhiyyet sıfatı bulunduğuna inanarak, mesela, istediğini yaratır, her istediğini yapar, hastaya şifa verir diyerek tazim etmek, küfür, şirk olur. Bu kimse müşrik olur. Tazim etmesi ibadet, tapınmak olur.
Bu resimler, heykeller ve şeyler sanem, put olur. Hıristiyanlar, İsa aleyhisselam için Allahın oğludur, melekler kızlarıdır diyerek, erkek ve kız resimlerine ve heykellere hürmet ettikleri için, müşrik oluyorlar. Barnabas ve Aryüs mezhebinde olanları, böyle sapık inanmadıkları için, müşrik değil, Ehl-i kitaptırlar. Fakat, Muhammed aleyhisselama inanmadıkları için, kâfirdirler.
***
Sual: İnanılacak şeylerde şüpheye düşen bir kimse, nasıl bir yol takip etmelidir?
Cevap: Dinimizin bildirdiği bir şeyde şüpheye düşen kimse, Allahü teâlâ ve Onun Peygamberi, bu şey ile neyi bildirmek istemiş ise, öylece iman ettim, inandım demelidir. Hemen, şüphesini giderecek bir din âlimi aramalıdır. İlmine ve dine bağlılığına güvenilir, zeki, ârif, haramlardan kaçınan, din bilgilerinin inceliklerini bilen, müşkülleri çözebilen bir zatı arar, bulur. Bundan aldığı cevap, şüphesini giderince, artık öylece iman eder. Böyle bir zatı aramak farzdır. Tesadüfe bırakmayıp, hemen aramalıdır. Bulamazsa veya bulup da, şüpheden kurtulamazsa, Allahü teâlânın ve Resulünün dilediği gibi inandım demeli ve şüphesinin giderilmesi için, Allahü teâlâya dua etmeli, yalvarmalıdır.
***
Sual: Bir arkadaşı veya bir tanıdığı ziyarete gidildiğinde, nelere dikkat etmeli, nasıl hareket etmeli ve gelen misafiri nasıl karşılamalıdır?
Cevap: Bu konuda Süleyman bin Cezâ hazretleri, Eyyühel Veled kitabında buyuruyor ki:
“Din kardeşini ziyarete gideceğin zaman, onun müsait, uygun bir zamanını öğren, kendisinden bir söz al ve o zamanda ziyarete git, geç kalma! Evine gireceğin zaman, kapı açık olsa bile, ondan izin iste ve izin verdikten sonra içeriye gir, içeri girince, sağa sola bakma. İçeride haram işleniyorsa, bir bahane ile oradan ayrıl! Salih bir kimse yemek ikram ederse, yavaş ve adâbı ile ye! Fazla konuşma, dostunda fazla eğlenme, giderken, tevazu ve selam ile ayrıl!
Tanıdığın bir Müslüman, sana gelince, elinden geldiği kadar iyi ve tatlı karşıla, yemek ikram eyle!Kapıya çık, kendisini karşıla! Selam verince, selamını al ve kendisine güzelce iltifatta bulunup: Efendim safa geldiniz, hoş geldiniz, diyerek odanın baş tarafına oturmasını teklif eyle! Sen aşağı tarafta otur! Dinden, ibadetten, haramların zararlarından ve evliyânın hayatlarından anlat! Bir şeyler öğret! Yemek yerken onu utandırmamak için, sen de ye! Giderken, onu uğurla ve dua eyle!
Evine gelip geçici salih bir misafir gelirse, onun hizmetini iyice yap! Hemen yemeğini ver, belki acıkmıştır. Yanında fazla oturma, belki yorgundur. Yatmadan önce, kıbleyi, helayı, seccadeyi ona göster, abdest havlusunu ve diğer ihtiyaçlarını temin eyle! Sabah olunca, sabah namazına kaldır ve cemaat hâlinde beraber kılınız! Erkence yemeğini hazırla, gideceği yol belki uzundur.”
***
Sual: Bir kimse, kendisine bir tek hadis-i şerifi rehber edinip ona göre amel edebilir mi?
Cevap: Bu konuda İmâm-ı Şiblî hazretleri buyuruyor ki:
“Dörtyüz hocadan ders okudum. Bunlardan dört bin hadis-i şerif öğrendim. Bütün bu hadislerden bir tanesini seçip kendimi ona uydurdum, çünkü kurtuluşu ve saadet-i ebediyyeye kavuşmayı bunda buldum ve bütün nasihatleri hep bunun içinde gördüm. Seçtiğim hadis-i şerifte, Peygamber efendimiz bir Sahabiye buyuruyor ki:
(Dünya için, dünyada kalacağın kadar çalış! Ahiret için, orada sonsuz kalacağına göre çalış! Allahü teâlâya, muhtaç olduğun kadar itaat et! Cehenneme dayanabileceğin kadar günah işle!)”