Cevap: Konu ile alakalı olarak İbni Âbidînde deniyor ki:
“İslâmiyetin bildirdiği hükümlere uygun olan şartlara müsavi, eşit olarak malik olanlar arasından birini seçmek için, Kura yapılır.”
Bir mekânın, bir malın, buna müşterek, ortak olarak malik olan ortaklar arasında kura ile taksim edileceği de, İbni Âbidînde uzun bildirilmektedir. Kura çekmek caizdir ve sünnettir. Mülk sahiplerinin haklarının miktarlarını değiştirmek veya ortaklardan birinin hakkını yok etmek yahut hakkı olmayana pay vermek için yapılan kura, piyango haram olur.
İki veya daha çok kimse, aralarında para toplayarak bir emanetçiye bırakıp, aralarından seçtikleri birinin veya vekilinin, bunu fakirlere, hayır kuruluşlarına dağıtması caiz olduğu gibi, fakirler arasında kura çekip kazananlarına dağıtması da caizdir.
Kendi aralarında piyango çekip kazananların, vermiş oldukları paradan fazla almaları kumar olur. Geri kalan kısmı hayır yerine bağışlamaları, bu piyangoyu kumarlıktan kurtarmaz.Her birinin, kendi verdiğini geri alması caizdir. Kendi hissesini içlerinden birine hediye edebilir. Emanetçinin ücretini, paraları oranında öderler. Emanetçi emanet parayı kullanamaz, bankaya yatıramaz. Banka da, kendilerinden biri de emanetçi olabilir.
***
Sual: Kıyamete yakın İslâmiyetin tamamen ortadan kalkacağı bilgisi doğru mudur?
Cevap: Konu ile alakalı olarak imâm-ı Kurtubî hazretleri buyuruyor ki:
“İslâmın unutulması, İsa aleyhisselam gökten inip, öldükten sonra olacaktır. Daha önce, Müslümanlar garip olacak. Kur’ân-ı kerime uyulmayacak ise de, büsbütün unutulmayacaktır.”
***
Sual: Vakıf olarak yapılan bir cami, harap olmuş ise, bunun işe yarayan malzemelerini başka yerde kullanmak uygun olur mu?
Cevap: Vakıf cami, bina harap olunca, işe yaramayan parçaları satılıp, kendi tamirine, tamiri mümkün değilse, yakın bulunan bir vakıf binanın tamirine, onun ihtiyacına sarf edilir. Başka bir yere sarf edilemez.
***
Sual: Sırtını duvara veya bir direğe dayayarak namaz kılmanın, dinimiz açısından bir mahzuru olur mu?
Cevap: Farz namazları kılarken özürsüz olarak, duvara, direğe dayanmak mekruhtur. Ancak nafile namazları kılarken dayanmak mekruh olmaz.
***
Sual: Kelime-i tevhidin üstünlük ve faziletleri nelerdir? İslâmiyete uymadan Evliyalık olabilir mi?
Cevap: İmam-ı Rabbani hazretleri Mektûbât kitabının ikinci cilt 46. Mektupta buyuruyor ki: Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah. Bu güzel kelime, zılleri, hakikati ve İslâmiyeti içinde taşımaktadır. Evliyalık, bu güzel kelimenin ilk yarısı olan (Nefy ve isbât) sayesinde ele geçmektedir. Bu kelimenin ikinci kısmı, Peygamberlerin “aleyhi ve aleyhimüssalevât” sonuncusunun, Peygamber olduğunu göstermektedir. Bu ikinci kısım, İslâmiyeti hâsıl etmekte ve kemâle getirmektedir. Seyrin başlangıcında ve ortasında hâsıl olan İslamiyet, İslâmiyetin suretidir. İsim ve şekilden başka bir şey değildir. İslâmiyetin aslı, özü, vilâyet hâsıl olduktan sonra ele geçer. Bu zaman, Peygamberlerin “aleyhimüssalevât” tam izinde gidenlere, onlara mahsus olan (Kemâlât-i nübüvvet) hâsıl olur.
Vilâyetin iki parçası olan, yolculuk ve hakikat, İslâmiyetin hakikatini ele geçirebilmek için ve Kemâlât-i nübüvvete kavuşabilmek için, sanki iki şart gibidir. Vilâyet, sanki, namazın abdesti ve İslâmiyet, namaz gibidir. İptidada, sanki hakiki [görünen, maddî] necasetler temizlenmekte, hakikatte ise, hükmî [maddeli değil, görünmez] necasetler temizlenmektedir. Böyle tam taharet sâyesinde, ahkâm-ı islâmiyyeyi yapmağa elverişli olur. İnsanı Allahü teâlâya yaklaştıran mertebelerin en sonu olan namazı kılabilecek bir hâl alır. Namaz dinin direğidir ve müminin miracıdır. Namaz kılabilecek şekle girer. (Tam İlmihal s. 902)