Cevap:
Fetâvâ-yı Feyziyyede, konu ile alakalı deniyor ki:
“Salih olan oğlan ve kızlarına hediyeyi, müsavi, eşit miktarda vermek efdaldir. Ölüm hastası olmayanın malının hepsini oğluna hediye etmesi caiz olur ise de günahtır. Çocuğun mülkü olur ise de babaya günah olur. Reşid ve salih veya ilim tahsilinde olan çocuklarına daha çok vermesi caizdir. Salahları müsavi, eşit ise, müsavi, eşit olarak dağıtmalıdır. Çocukları fasık olanın miras bırakmayıp, salihlere, hayrata vermesi efdaldir. Çünkü, günaha yardım etmemiş olur. Fasık çocuğa nafakadan fazla yardım yapmamalıdır. Çocuğa gelen hediyeden ananın babanın yemesi caizdir. Çocuğun yaptığı iyiliklerin sevabı kendisinedir. Anasına babasına, öğretmek ve yaptırmak sevabı verilir. Satılan malı teslim etmek, hediye olunan malı ise kabz olunması yani teslim alınması da lâzımdır.”
***
Sual: Bir kimse, ben ölünceye kadar evim senin olsun veya ben ölürsem senin, sen ölürsen benim olsun diyerek hediyeleşmek, dinimiz açısından uygun mudur?
Cevap:
Konu ile alakalı olarak İhtiyâr kitabında deniyor ki:
“Ömrî denilen hibe caizdir. Yani, ömrün boyunca evim senin olsun deyince, öldükten sonra ev, sahibine, sahibi ölmüş ise, vârislerine geri verilir. Rukbî denilen hibe, batıldır. Yani, sen ölürsen benim olsun, ben ölürsem senin olsun diyerek evini birisine vermek batıldır. Her biri, ötekinin ölümünü beklediği için, rukbî denilmiştir.
***
Sual: Bir eve davet edilen kimse, önüne konan yiyecekleri yedikten sonra, artanları, başkasına verebilir mi veya evine götürebilir mi?
Cevap:
Bir kimseyi yemeğe çağırınca, önüne konan şey, hediye edilmiş olmaz, ibâha yani yemesine izin vermek olur. Ancak yediği mülkü olur. Ondan izin almadan, başkalarına veremez.
***
Sual: Hediye edilen bir şeyi, alan kimsenin kabul ettim demesi mi gerekir, bir de bir kimse alacağını, bir başkasına hediye edebilir mi?
Cevap:
Bu konuda Fetâvâ-yı Bezzâziyyede deniyor ki:
“Bunu sana hediye ettim dese, o da kabul ettim demeyip onun yanında alsa, yahut almayıp, kabul ettim dese sahih olur. Falancadaki alacağımı sana hediye ettim, ondan al derse caiz olur.”
***
Sual: Ismarlama yaptırmak ne demektir ve nasıl yapılır?
Cevap:
(Ismarlama yaptırmak), bir sanat sahibine, bir şey tarif ederek, yaptırmaktır. Malzeme sanat sahibine ait olur. Malzemeyi müşteri verirse, işçilik olur. Başkasının yaptığı şeyi verip, müşteri kabul ederse, sahih olur. İşin bitme zamanını tayin etmek şart değildir. Bir aydan fazla müddet şart olunursa, Selem olur. Ayakkabı, elbise, kayık, dolap, madenî eşya ve bina gibi ısmarlamak âdet olan şeylerde, zaman söylenmezse veya bir aydan az söylenirse, istisnâ sahih olur. Âdet olmayan şeylerde bir aydan çok zaman söylenirse, Selem olur. Selemde zaman söylenmezse, akit fasit olur. İstisnâda parayı peşin vermek caiz olduğu gibi, belli olmayan zamanlarda taksitlerle ödemek de şart edilebilir. Belli zamanda ödenmesi şart edilirse, Selem olur. Müşteri, yapılan şeyi görüp beğenmezse vazgeçebilir. Selem olduğu zaman, iki taraf da muhayyer olamaz. İnşaata başlamadan evvel ikisi de vazgeçebilirler. Başladıktan sonra, sanat sahibi yine vazgeçebilir. Müşteriye gösterdikten sonra vazgeçemez. Müşteri görünce, tarife uygun bulmazsa, ret edebilir. (Bahr-ür-râık) sahibi “rahmetullahi teâlâ aleyh” diyor ki, (Dülgere, bana bir ev yap dese ve evsafını bildirse ve bir mukavvimin tespit edeceği piyasa değerine göre kıymetini veririm dese, sanat sahibi bu değerden daha fazla para istese, binayı teslim etmesi ve piyasa değerini kabul etmesi lâzım olur). [Görülüyor ki, istisnâ sözleşmesi yapılırken, fiyatın tayin edilmesi şart değildir. Tayin edilmiş ise, sanat sahibinin, sonradan fazla para istemesi, caiz ise de, müşteri bunu kabul etmezse, ehl-i vukufun tespit edeceği piyasa değerinde anlaşmaları lâzım olur.] İki taraftan biri ölürse, istisnâ bâtıl olur. Yani yok sayılır. Kira dahi, bunun gibi bâtıl olur. (Tam İlmihal s. 822)