Cevap:
Kıymetli ömrümüz, günah işlemekle, kusur, kabahat yapmakla, yanılmakla, faydasız, lüzumsuz konuşmakla geçip gidiyor.
Nûr sûresi, otuzbirinci âyet-i kerimesinde mealen, (Ey müminler! Hepiniz, Allahü teâlâya tövbe ediniz! Tövbe etmekle kurtulabilirsiniz) buyurmuştur. Yirmisekizinci cüz sonundaki, Tahrîm sûresi, sekizinci âyet-i kerimesinde mealen, (Ey iman eden seçilmişler! Allahü teâlâya dönünüz! Hâlis tövbe edin! Yani tövbenizi bozmayın!
Böyle tövbe edince, Rabbiniz, sizi belki affeder ve ağaçlarının, köşklerinin altından [önünden] sular akan Cennetlere sokar) buyurmuştur. En’âm sûresi, yüzyirminci âyet-i kerimesinde mealen, (Açık olsun, gizli olsun günahlardan sakınınız!) buyurmuştur. Günahlarına tövbe etmek, herkese farz-ı ayndır. Hiç kimse tövbeden kurtulamaz. Nasıl kurtulur ki, Peygamberlerin “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” hepsi tövbe ederdi.
Peygamberlerin sonuncusu ve en yükseği olan Muhammed “aleyhi ve aleyhimüssalevât” buyuruyor ki, (Kalbimde [envâr-ı ilâhiyyenin gelmesine engel olan] perde hâsıl oluyor. Bunun için her gün, yetmiş kere istiğfar ediyorum). Yapılan günahta, kul hakkı bulunmayıp, zina yapmak, alkollü içki içmek, çalgı dinlemek, yabancı kadınlara bakmak, Kur’ân-ı kerimi abdestsiz tutmak ve [şii, nusayri, vehhabi ve başka] yanlış inanışlara saplanmak gibi, yalnız Allahü teâlâ ile kendi arasında olursa, böyle günahlara tövbe etmek, pişman olmakla, istiğfar okumakla, Allahü teâlâdan utanıp, sıkılıp, Ondan af dilemekle olur. Farzlardan birini özürsüz terk etti ise, tövbe için, bunlarla birlikte, o farzı da yapmak lâzımdır. (Tam İlmihal s. 97)