CEVAP
Yeis, kelime olarak ümitsizlik demektir. Tevbe-i yeis, ölüm alameti başlayıp, hayattan ümit kesilince, yapılan tevbe demektir. Din kitaplarındaki bu konudaki bilgiler şöyledir:
Kadıhan’ın Fetava’sında buyuruluyor ki: Yeis hâlinde tevbe makbul, ama iman makbul değildir. Yani fâsık tevbe ederse tevbesi kabul olur, ama kâfir iman etse imanı kabul olmaz. Şûra suresinin, (Kullarının tevbesini kabul eden Odur) mealindeki 185. âyetine göre, fâsıkın tevbesi makbuldür. (Dürer Gurer)
Ölüm alameti başlayıp hayattan ümit kesilince tevbe kabul olursa da, kâfirin iman etmesi kabul olmaz. (S. Ebediyye)
Can boğaza gelince, âhiretin bütün halleri gösterilir. O zaman her kâfir iman etmek ister. Hâlbuki imanın gaybî olması yani görmeden inanması gerekir. (Namaz Kitabı)
Hastanın ruhu gargaraya gelince, yani âhiretteki yerini görmeye başlayınca, iman etmesi fayda vermez. (Kıyamet ve Âhiret)
Bazı âlimler de, Nisa sûresinin, ([Ömrü] Kötülüklerle geçip de öleceği vakit, “Ben şimdi tevbe ettim” diyenlerle, kâfir olarak ölenlerin tevbeleri makbul değildir) mealindeki 18. âyet-i kerimeye göre, iman gibi tevbenin de kabul edilmeyeceğini bildirmişlerdir. Eş’ariler, (Allah bir kulun tevbesini gargara haline gelmedikçe kabul eder) hadis-i şerifini esas alıp, gargara halinde tevbenin de, imanın da makbul olmadığını bildirmişlerdir. Onlara göre bu hadis-i şerif, mümin ve kâfirin tevbeleri için geçerlidir. Tevbede ihtilaf olmuşsa da, yeis hâlindeki iman sözbirliğiyle makbul değildir. Kâfir o zamana kadar Allahü teâlâyı tanımamaktadır. Hayattan umudunu kesip hakkı ve hakikati görünce o anda iman etmektedir. O durumda yapılan iman, makbul ve muteber değildir. Fâsık, Allahü teâlâyı tanımaktadır. Müslümandır, mümindir. İmanı mevcuttur ve bâkîdir. Bâkî olan bir şey, yeni baştan yapılandan kolaydır. (Redd-ül muhtar)
Bunun için, Firavun’un son nefesteki imanı muteber değildir. Bir âyet-i kerime meali:
(Firavun boğulacağı an, “İsrailoğullarının inandığından başka ilah olmadığına inandım, artık ben de Müslüman oldum” dedi. Ona, “Şimdi mi inandın, daha önce başkaldırmış ve bozgunculuk etmiştin” dendi.) [Yunus 90, 91]
Müslümanlar güzel görse
Sual: (Müslümanların güzel gördüğünü Allah da görür) hadisine göre, Müslümanların çoğunluğu çalgılı ilahileri dinliyorsa, erkekler başı açık olarak namaz kılıyorsa, ezanlar bir merkezden okunuyorsa, bana göre hiç mahzuru olmaz. Yarın bir tek merkezi imamla bütün Türkiye cemaatle namaz kılsa, herkes kılacağı için Allah da bunu güzel görmez mi?
CEVAP
Allahü teâlâ, bid’ati, haramı güzel görmez. Bana göre, sana göre ile din olmaz. Yüzde yüz herkes günah işlese, Allah haramı güzel görmez. İslam âlimleri, bu hadis-i şerifi, (Sıradan Müslümanların değil, müctehid Müslümanların güzel gördüğünü Allah güzel görür) şeklinde açıklamışlardır. Bizim gibi Müslümanların bir şeyi güzel veya çirkin görmesi, dinde ölçü olmaz. Şimdi çok kimse, kadınların başlarının açık olmasını güzel görüyor. Onlar güzel gördüğü için, Allah da güzel görmez. Çalgı çalmayı çok kimse güzel görüyor, onların güzel görmesi dinde ölçü olmaz. (Günahı herkes işlediği için, çoğunluğun işlediğini Allah güzel görür) diyerek herkese uyup günah işlenmez. Allahü teâlâ, insanların çoğuna uyanın sapıtacağını bildiriyor. (Enam 116)
Kuru kalabalıkların koştuğu yöne gidilmez. Onların yollarında sapıklık olur. Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği doğru yolda yürümelidir.