CEVAP
Hem namaz kılıp, hem de, çekinmeden günah işleyen kimse için, kesin olarak (Günahı hafife alıyor) veya (Günahı hafife almıyor) demek yanlış olur.
Devamlı açık gezen bir bayanın, açıklığı hafife almadığını söylemek zordur. Devamlı içki içen veya başka günahı işleyen kimse için de, (Bu günahı hafife almıyor) demek çok zordur. Günah alışkanlık hâline gelince, hafife alınma tehlikesi başlar. Devamlı bir veya birkaç günahı işleyen kimsenin tevbe etmesi güçtür. Tevbeyi hatırına bile getirmez. Namaz kılan bir kimse, (Örtünmenin dinde yeri yoktur) diye inansa kâfir olacağı gibi, örtünme emrini hafife alınca da kâfir olur.
Ara sıra günah işleyen kimsenin günahı hafife aldığını söylemek zordur. Böyle kişi tevbe de edebilir. Genelde ara sıra günah işleyen kimse, günahı hafif gördüğü için değil, o anda basireti bağlanıyor, gaflete düşüyor sanki farkında olmadan günah işliyor. Yoksa bir Müslüman, günaha önem vermeden kasten günah işlemekten çekinir.
(Ramazanda açıktan oruç yiyenlerin imanı gider) demek, oruç tutmayan kâfir olur demek değildir. Oruç tutmamak ayrı, oruca meydan okur gibi, başkalarını da oruç tutmamaya teşvik eder şekilde açıktan oruç yemek ayrıdır. Bunda orucu hafife almak vardır. Bir insan, aç kalırım korkusuyla, hastalanırım endişesiyle veya işimi aksatır diye oruç tutmazsa, bunlar gerçekten geçerli bir sebep olmasa da, yine bir mazeretle oruç tutmamış olur, orucu hafife almış olmaz, yani küfür değildir.
Takke giymemek gibi, sünnetleri yapmayan, sünnete önem vermediğinden değil, geçersiz de olsa, başka sebeplerle bunları yapmıyor. Buna benzer sebeplerle sünnetleri yapmayana ve günah işleyene kâfir dememelidir.