CEVAP
Kötü-iyi ayrımı yapmadan herkese iyilik etmelidir! Belediye otobüslerine, genç-yaşlı, sağlam-sakat, kadın-erkek, zengin-fakir, âlim-cahil gibi çeşitli sınıflardan insanlar binmektedir. Güçsüzlere yardım etmek, otobüse binerken, inerken yardımcı olmak, onlara yer vermek, ihtiyarlara, muhtaçlara yardım etmek dinimizin emirlerindendir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Güçsüzlere, hastalara, yaşlılara ve küçüklere merhamet ediniz!) [Şir’a]
(Büyüklerimizi saymayan, küçüklerimize acımayan bizden değildir.) [Buhari]
(Yaşlılarımıza hürmet ve ikram, Allahü teâlâya saygıdandır.) [Buhari]
(Bir Müslüman kardeşine ikram eden, Allahü teâlâya ikram etmiş gibidir.) [Taberani]
(Bir genç, bir ihtiyara, yaşından dolayı hürmet ederse, onun yaşına varınca, Allahü teâlâ, ona gençleri hürmet ettirir.) [Şir’a]
İhtiyarlara hürmet eden kimsenin ömrü uzun olur. İnsanlara iyilik, hürmet ederken zengin-fakir farkı gözetmemelidir! Çünkü insanlara zenginliklerine göre değer biçmek doğru değildir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Zengine zenginliğinden dolayı tevazu edenin, dininin üçte ikisi gider.) [Beyheki]
Malından dolayı zengini yücelten, yoksulluğundan dolayı fakiri aşağılayan kimse lanete müstehaktır. Hayırsever bir zenginin hakkını hafife almamalıdır! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Üç kişinin hakkı hafife alınmaz: Zelil bir toplumun azizi, fakir bir milletin zengini, cahillerin kıymetini bilmediği İslam âlimi.) [Askeri]
İyilikten zarar gelmez. Kötülük edenlere dahi iyilikle karşılık vermeliyiz! İyi insan, sadece başkalarına kötülük etmeyen kimse değildir. Başkalarından gelecek sıkıntılara, eziyetlere katlanan kimsedir. Atalarımız, (Kötülük her kişinin kârıdır, iyilik er kişinin kârıdır) demişlerdir. Böyle er kişi olanlar, dünya ve ahirette saadete kavuşurlar. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bir kimsenin kederini gidereni veya bir mazluma yardım edeni, Allahü teâlâ, yetmiş üç misli fazlasıyla mağfiret eder.) [Şir’a]
Hiçbir kötülük karşılıksız kalmayacağı gibi, Allah indinde hiçbir iyilik de karşılıksız kalmaz. İyilik boşa gitmez. Onun için (İyilik et denize at, balık bilmezse Hâlık bilir) demişlerdir.
Hazret-i Ali’nin bir yaşlıya hürmeti
Bir gün sabah namazı vaktinde, Hazret-i Ali mescide giderken, yolda bir ihtiyara rast geldi. İhtiyarın ak sakalına hürmet edip, önüne geçmeyip, yavaş yavaş ardınca giderdi. Mescit kapısına vardığında ihtiyar içeri girmeyip, yoluna devam edip gitti. Ancak o zaman, Hazret-i Ali onun Müslüman olmadığını anladı. Mescitte Resulullahı rükuda buldu. Güneşin doğma zamanı yaklaşmıştı. Cemaate uyup, namazı kıldılar.
Namazdan sonra, Ya Resulallah, birinci rükuda âdet-i şerifinizden fazla durdunuz. O kadar ki, güneşin doğması yaklaştı. Sebebi ne idi diye sordular. Resulullah efendimiz, (Kıyama kalkmak istediğimde, Cebrail başımı tutup, kalkmama engel oldu. Hikmetinin ne olduğunu bilmiyorum) buyurdu. Allahü teâlâ, Cebrail aleyhisselama, (Habibime sebebini bildir, eshabına açıklasın) buyurdu. Bunun üzerine Cebrail aleyhisselam dedi ki: Ya Resulallah, mübarek başınızı rükudan kaldırmak istediğiniz zaman, Allahü teâlâ bana, (Habibimin arkasını tut; rükudan kalkmasın ki, Ali, yolda bir ak sakallı ihtiyara hürmet edip, yavaş yürümekle, cemaat sevabından mahrum kalıyor. Kalmasın, Habibime yetişsin) diye emretti. Ben de gelip emredileni yaptım, Ali de yetişmiş oldu. Hikmeti budur.