Cevap:
İbni Âbidîn “rahime-hullahü teâlâ” diyor ki, (Kapalı havalarda, ezan okunsa bile, güneşin battığına kanaat getirmedikçe, iftar etmemelidir. İştibâk-ün-nücûmdan evvel, yani yıldızların çoğu görününceye kadar iftar edince, müstehab olan tacil yapılmış olur. Bir yerde, güneşin gurubunu görerek, iftar edilince, yüksekte, meselâ minarede olan güneşin gurûbunu anlamadıkça, iftar etmez. Sabah namazı ve sahur da böyledir.) Astronomi kitaplarında (Temkin) cetvellerinde de, temkin zamanının miktarı, yüksekliğe göre değişmektedir. Bütün namaz vakitleri hesap edilirken, bir yerdeki en yüksek tepeye göre olan tek bir temkin kullanılmaktadır. Temkin zamanı hesaba katılmadan hazırlanan takvimlerde, gurûb zamanı birkaç dakika evvel yazılıdır. Gurûb vaktinde güneş batmamış görülmektedir. Temkinsiz takvime göre iftar edenlerin oruçları fâsid olmaktadır. (İslâm Âhlâkı s. 305)
***
Sual: Ramazan ayının üstünlüğü nelerdir?
Cevap:
***
Sual: Ramazan ayının üstünlüğü nelerdir?
Cevap:
İmam-ı Rabbani hazretleri Mektûbât Tercemesi 162. mektupta buyuruyor ki:
Allahü teâlânın zâtının şü’ûnâtından biri, kelâm şânıdır. Bu kelâm şânında, zâtın bütün üstünlükleri ve sıfatların bütün şü’ûnları bulunur. Mübarek Ramazan ayında da, bütün iyilikler, bütün bereketler bulunur. Her iyilik, her bereket, Allahü teâlânın zâtından gelmektedir “teâlâ ve tekaddes” ve Onun şü’ûnlarından hâsıl olmaktadır. Her kusur, her kötülük de, mahlûkların zâtlarından ve sıfatlarından hâsıl olmaktadır. Nisâ sûresinin yetmişsekizinci âyetinde mealen, (Sana gelen her güzel şey, Allahü teâlâdan gelmektedir. Sana gelen her kötülük de, kendindendir) buyuruldu. Bunun için, bu aydaki iyiliklerin, bereketlerin hepsi, Allahü teâlânın zâtındaki üstünlüklerden gelmektedir. Bu üstünlüklerin hepsi de, kelâm şânında bulunmaktadır.
Kur’ân-ı kerim, bu kelâm şânının hakikatinin hepsinden hâsıl olmuştur. Bundan dolayı, bu mübarek ayın, Kur’ân-ı kerim ile tam bağlılığı vardır. Çünkü, Kur’ân-ı kerimde bütün üstünlükler bulunmaktadır. Bu ayda da, o üstünlüklerden hâsıl olan bütün iyilikler bulunmaktadır. Bu bağlılıktan dolayı, Kur’ân-ı kerim bu ayda nazil oldu. Bekara sûresinin yüzseksenbeşinci âyetinde mealen, (Kur’ân-ı kerim, Ramazan ayında indirildi) buyuruldu. Kadir gecesi bu aydadır. Bu ayın özüdür. Kadir gecesi, çekirdeğin içi gibidir. Ramazan ayı da, kabuğu gibidir. Bunun için, bir kimse, bu ayı saygılı, iyi geçirerek bu ayın iyiliklerine, bereketlerine kavuşursa, bu senesi iyi geçerek, hayırlı ve bereketli olur. Allahü teâlâ, hepimizi bu mübarek ayın iyiliklerine, bereketlerine kavuştursun. Her birimize bundan büyük pay versin! (Mektûbât Tercemesi s.198)
****
Sual: Ramazan aklı giden, deli olan oruç tutacak mıdır? Orucu bozup kaza gerektiren durumlar nelerdir?
Cevap:
Allahü teâlânın zâtının şü’ûnâtından biri, kelâm şânıdır. Bu kelâm şânında, zâtın bütün üstünlükleri ve sıfatların bütün şü’ûnları bulunur. Mübarek Ramazan ayında da, bütün iyilikler, bütün bereketler bulunur. Her iyilik, her bereket, Allahü teâlânın zâtından gelmektedir “teâlâ ve tekaddes” ve Onun şü’ûnlarından hâsıl olmaktadır. Her kusur, her kötülük de, mahlûkların zâtlarından ve sıfatlarından hâsıl olmaktadır. Nisâ sûresinin yetmişsekizinci âyetinde mealen, (Sana gelen her güzel şey, Allahü teâlâdan gelmektedir. Sana gelen her kötülük de, kendindendir) buyuruldu. Bunun için, bu aydaki iyiliklerin, bereketlerin hepsi, Allahü teâlânın zâtındaki üstünlüklerden gelmektedir. Bu üstünlüklerin hepsi de, kelâm şânında bulunmaktadır.
Kur’ân-ı kerim, bu kelâm şânının hakikatinin hepsinden hâsıl olmuştur. Bundan dolayı, bu mübarek ayın, Kur’ân-ı kerim ile tam bağlılığı vardır. Çünkü, Kur’ân-ı kerimde bütün üstünlükler bulunmaktadır. Bu ayda da, o üstünlüklerden hâsıl olan bütün iyilikler bulunmaktadır. Bu bağlılıktan dolayı, Kur’ân-ı kerim bu ayda nazil oldu. Bekara sûresinin yüzseksenbeşinci âyetinde mealen, (Kur’ân-ı kerim, Ramazan ayında indirildi) buyuruldu. Kadir gecesi bu aydadır. Bu ayın özüdür. Kadir gecesi, çekirdeğin içi gibidir. Ramazan ayı da, kabuğu gibidir. Bunun için, bir kimse, bu ayı saygılı, iyi geçirerek bu ayın iyiliklerine, bereketlerine kavuşursa, bu senesi iyi geçerek, hayırlı ve bereketli olur. Allahü teâlâ, hepimizi bu mübarek ayın iyiliklerine, bereketlerine kavuştursun. Her birimize bundan büyük pay versin! (Mektûbât Tercemesi s.198)
****
Sual: Ramazan aklı giden, deli olan oruç tutacak mıdır? Orucu bozup kaza gerektiren durumlar nelerdir?
Cevap:
Bir kimseye Ramazanda delilik ârız olup oruc tutamasa, sonradan ifâkat bulması hâlinde, tutamadığı günleri kaza eder. Eğer Ramazanın evvelinden âhırına kadar, hiç ifâkat bulmayıp, deliliği devamlı olur ise, o Ramazanın orucu, sakıt olur.
Ve dahi, bir kimse, oruçlu olduğunu unutarak orucunu bozsa, orucu fâsid olmaz. Eğer, oruçlu olduğunu hatırlayıp savmı fâsid oldu zannederek yemeğe devam etse, kaza lâzım olur. Kefaret lâzım olmaz. Eğer, orucunun bozulmadığını bildiği hâlde, yese, hem kaza ve hem kefaret lâzım olur.
Ve dahi, oruçlu bir kimse terini yutsa, yahut bir kimse boyalı ipliği çiğnese ve boyasını yutsa, veyahut, bir kimsenin tükürüğünü yutsa, veyahut, kendi tükürüğünü, dışarıya çıkardıktan sonra yutsa yahut, dişinin arasındaki taamı yutsa ve yuttuğu şey, nohuttan büyük olsa, yahut cilt altına iğne ile ilaç zerk etse, orucu bozulur ve yalnız kaza lâzım olur.
Ve dahi, bir kimse, kâğıt parçası veya avuç dolusu miktarı tuz yese, çiğ buğday, pirinç tanesi yutsa, orucu bozulur. Lâkin yalnız kaza lâzım olur. Çünkü bir avuç dolusu tuzu ne gıda olarak ve ne ilaç olarak yemek âdet değildir. Bir avuç toprak gibidir. Amma yediği tuz az miktarda olsa, kefaret de lâzım olur. (Eşbâh)da zikir olunmuştur. Çünkü tuz, az miktarda ilaç olarak da, gıda olarak da kullanılmaktadır.
Bir hamile kadın veya süt veren kadın bunalsa da yese, yalnız kaza lâzım olur. Özrü yok iken, Ramazan günü aşikâre yiyen, içen, mürted olur. (Feyziyye).
Ve dahi, bir kimse, susam dânesini yalnız çiğnese, orucu fâsid olmaz. Amma, yutmuş olsa, çiğnemiş olsun olmasın herhâlde, savmı fâsid olur. Ve kazası lâzım olur. (İslâm Âhlâkı s. 303)
Ve dahi, bir kimse, oruçlu olduğunu unutarak orucunu bozsa, orucu fâsid olmaz. Eğer, oruçlu olduğunu hatırlayıp savmı fâsid oldu zannederek yemeğe devam etse, kaza lâzım olur. Kefaret lâzım olmaz. Eğer, orucunun bozulmadığını bildiği hâlde, yese, hem kaza ve hem kefaret lâzım olur.
Ve dahi, oruçlu bir kimse terini yutsa, yahut bir kimse boyalı ipliği çiğnese ve boyasını yutsa, veyahut, bir kimsenin tükürüğünü yutsa, veyahut, kendi tükürüğünü, dışarıya çıkardıktan sonra yutsa yahut, dişinin arasındaki taamı yutsa ve yuttuğu şey, nohuttan büyük olsa, yahut cilt altına iğne ile ilaç zerk etse, orucu bozulur ve yalnız kaza lâzım olur.
Ve dahi, bir kimse, kâğıt parçası veya avuç dolusu miktarı tuz yese, çiğ buğday, pirinç tanesi yutsa, orucu bozulur. Lâkin yalnız kaza lâzım olur. Çünkü bir avuç dolusu tuzu ne gıda olarak ve ne ilaç olarak yemek âdet değildir. Bir avuç toprak gibidir. Amma yediği tuz az miktarda olsa, kefaret de lâzım olur. (Eşbâh)da zikir olunmuştur. Çünkü tuz, az miktarda ilaç olarak da, gıda olarak da kullanılmaktadır.
Bir hamile kadın veya süt veren kadın bunalsa da yese, yalnız kaza lâzım olur. Özrü yok iken, Ramazan günü aşikâre yiyen, içen, mürted olur. (Feyziyye).
Ve dahi, bir kimse, susam dânesini yalnız çiğnese, orucu fâsid olmaz. Amma, yutmuş olsa, çiğnemiş olsun olmasın herhâlde, savmı fâsid olur. Ve kazası lâzım olur. (İslâm Âhlâkı s. 303)