Cevap: Tevbe, istiğfar etmek, Allahü teâlâya iltica etmek, yalvarmak, günahlarını düşünmek, ayıplarını, kusurlarını hatırlamak, kıyametteki azapları düşünüp korkmak, Cehennemin sonsuz acılarından titremek lâzımdır. Af ve mağfiret için çok yalvarmalıdır.
Her zaman yüz kere (Estagfirullahel'azîm ellezî lâ ilâhe illâ hüv el hayyel kayyûme ve etûbü ileyh) demeli ve manasını düşünerek söylemelidir. [Azîm, zâtı ve sıfatları kemâlde demektir. Kebîr, zâtı kemâlde, celîl, sıfatları kemâlde demektir.] Bunu ikindi namazından sonra [tesbihlerden ve duadan sonra] yüz defa okumalıdır. Abdestsiz okunabilir.
Hadîs-i şerifte buyuruldu ki, (Kıyamette, sahifesinde çok istiğfar bulunanlara, müjdeler olsun!). Muhammed Ma'sûm-i Fârûkî, ikinci cildin 80. ci mektubunda buyuruyor ki, (Belâlardan, sıkıntılardan kurtulmak için, istiğfar okumak çok faydalıdır ve tecrübe edilmiştir. Ölümden başka, her dertten kurtarır.
Eceli gelenin de, ağrısız, sıkıntısız ölümüne yardım eder. Her sıkıntıdan kurtaracağı ve rızkı arttıracağı, hadîs-i şerifte bildirildi. Her farz namazdan sonra, bunu üç kere okumalı ve yalnız (Estağfurullah) diyerek yetmişe tamamlamalıdır). İstiğfarı ve bütün duaları, manalarını düşünmeden, temiz kalp ile söylemezse, yalnız ağız ile söylerse, hiç faydası olmaz. Ağız ile üç kere söyleyince, temiz kalp de söylemeğe başlar. Günah işlemekle kararmış olan kalbin söylemesi için, ağız ile çok söylemek lâzımdır. Namaz kılmayanın ve haram lokma yiyenin kalbi simsiyah olur. Böyle kalpler de söylemeğe başlaması için, ağız ile en az yetmiş kere söylemelidir. (Tam İlmihal Seâdet-i Ebediyye s. 110)
***
Sual: Gayr-i müslimlerin kullandıkları eşyaları, aletleri kullanmanın ve âdetlerini yapmanın bir mahzuru var mıdır?
Cevap: Bu konuda İbni Âbidînde buyuruluyor ki:
“Kâfirlerin yaptıkları ve kullandıkları şeyler iki kısımdır:
Birisi, âdet olarak, yani her memleketin âdeti olarak yaptıkları şeylerdir. Bunlardan, haram olmayıp, insanlara faydalı olanları yapmak ve kâfirlere benzemeyi düşünmeyerek kullanmak günah değildir. Pantolon, fes ve çeşitli ayakkabı, çatal, kaşık kullanmak, yemeği masada yemek ve herkesin önüne tabaklar içinde koymak ve ekmeği bıçak ile dilimlere ayırmak ve çeşitli eşya ve aletleri kullanmak, hep âdete bağlı şeyler olup mubahtırlar. Bunları kullanmak, bidat, günah olmaz. Resûlullah efendimiz papazların kullandığı ayakkabıyı kullanmıştır. Bunlardan, faydalı olmayanları, çirkin ve kötülenmiş olanları kullanmak, yapmak haram olur. Birgivî vasıyyetnamesinde deniyor ki:
Kâfirlerin kullandıkları şeylerin ikinci kısmı, ibadet olarak yaptıkları ve kâfirlik alameti olan ve İslâmiyeti inkâr etmek ve inanmamak alameti olan ve tahkir etmemiz vacip olan şeylerdir ki, bunları yapan ve kullanan kâfir olur. Bunlar, ölümle veya bir uzvun kesilmesi ile veya bunlara sebep olan, şiddetli dayak, hapis, bütün malını almak ile tehdit edilmedikçe kullanılamaz. Bunlardan meşhur olanlarını bilmeyerek veya şaka olarak veya herkesi güldürmek için yapan da, kâfir olur. Mesela, papazların ibadetlerine mahsus şeyi kullanmak küfür olur. Buna Küfr-i hükmî denir.”
Din düşmanları, kâfirlerin âdetlerini, bayramlarını, Müslüman âdeti, Müslümanların mübarek günü diyerek, Müslümanları aldatmaya uğraşıyorlar. Müslümanların Noel ve Nevruz gibi günlerde bayram yapmalarını istiyorlar. Müslümanlar bunlara aldanmamalı, işin aslını, güvendikleri Müslümanlara, dinini bilenlere sorup öğrenmelidir. Bugün bütün dünyada, gerek imanı ve küfrü tanımakta, gerekse ibadetleri doğru yapmakta, cahillik özür değildir. Meşhur olan din bilgilerini bilmediği için aldanan, Cehennemden kurtulamayacaktır. Allahü teâlâ, bugün, dinini dünyanın her tarafına duyurmuştur. Bunları, lüzumu kadar öğrenmek farzdır. Öğrenmeyip cahil kalan farzı terk etmiş olur. Öğrenmeye lüzum görmeyen, ehemmiyet vermeyen kâfir olur.