Cevap: Kumar, yarışlarda olduğu gibi, tavla, dama taşları, iskambil kâğıtları ile yapılan her oyunda, futbol oyunlarında da olur. Bunların hepsinde ve ilim adamları arasındaki kumarda, sözleri, tahminleri yanlış çıkanlar, tahminleri doğru çıkanlara mal, para vermektedir. Kumara katılanların her birinde, hem almak hem de vermek ihtimali vardır.
Kumar oynatmak, yarışmak değil, tahminde yanılıp yanılmamak demektir. Bunun için, oynayanlar arasında olduğu gibi, oynamayıp, yarışmayıp, yarışanlardan kazanacakları önceden tahmin edenler arasında da kumar olur. Hatta yalnız bir kişinin yaptığı işin başarılı olup olmayacağını, tahmin edenler arasında da olur.
Kumarda, sonu tahmin edilen işin oyun olması, kazançlı, başarılı olması veya zararlı olması arasında fark yoktur. Cambazın düşüp düşmeyeceğini, geminin batıp batmayacağını tahmin edenlerin, birbirlerine para vermek için sözleşmeleri de kumar olur. Bunun içindir ki, oyun, yarış yapılmaksızın, kumarcıların isimleri veya para ile aldıkları biletlerin numaraları arasında piyango çekerek, çekilen numara sahiplerine, biletlerden toplanan paraların hepsini veya bir miktarını dağıtmak kumar olur. Çünkü, piyangoya katılanların hepsi kendi numarasının çekileceğini ümit etmektedir. Tahminleri doğru çıkanlar, yanlış çıkanların önceden verdikleri paraları almaktadırlar. Aldıkları para ile, önceden bilete verdikleri paranın farkını, tahminleri yanlış çıkanlardan almış olmaktadırlar. Tahminleri yanlış çıkacaklardan para toplamak güç olacağı ve bunlar önceden belli olmadıkları için, piyangoya katılanların hepsinden, önceden bilet ücreti ismi altında para toplanmakta, tahmini doğru çıkanların vermiş oldukları, sonra kendilerine iade edilmektedir. Toplanan paraların hepsini piyango sahibi almakta, aslan payını kendine ayırıp, geri kalanını tahminleri doğru çıkanlara vermektedir. Piyango sahibi, kumara iştirak etmese bile, harama sebep olduğu için, büyük günah işlemekte ve piyangoya iştirak edenleri, soymakta, sömürmektedir.
Harbe ve ilme yarayan mubah yarışların, hayır, yardım işlerinin ve diğer mekruh oyunların çoğu, kumar veya başka haramların karışmaları sebebi ile haram olmaktadır.
***
Sual: Namaz vakti geçerken, namaz kılmadığı için üzülmeyenin durumu ne olur?
Cevap: Hadîs imamları, sözbirliği ile bildiriyor ki, (Bir namazı vaktinde amden [kasten, bile bile] kılmayan, yani namaz vakti geçerken, namaz kılmadığı için üzülmeyen, kâfir olur veya ölürken imansız gider. Ya namazı, hatırına bile getirmeyenler, namazı vazife tanımayanlar ne olur?). Ehl-i sünnet âlimleri sözbirliği ile buyurdular ki, (İbadetler imandan parça değildir). Yalnız, namazda sözbirliği olmadı. Fıkıh imamlarından imâm-ı Ahmed ibni Hanbel, İshak ibni Râheveyh, Abdullah ibni Mubârek, İbrahim Nehâî, Hakem bin Uteybe, Eyyûb Sahtiyânî, Davud Tâî, Ebû Bekr ibni Şeybe, Zübeyr bin Harb, daha birçok büyük âlimler, bir namazı amden, yani bile bile kılmayan kimse, kâfir olur, dedi. O hâlde, ey din kardeşim, bir namazını kaçırma ve gevşek kılma, seve seve kıl! Allahü teâlâ kıyamet günü, bu âlimlerin ictihadlarına göre ceza verirse, ne yaparsın? (Tefsîr-i Mugnî)de diyor ki: (Büyüklerden biri şeytana dedi ki, senin gibi melun olmak istiyorum, ne yapayım? İblis sevinip, benim gibi olmak istersen, namaza ehemmiyet verme ve doğru, yalan, her şeye yemin et, yani çok yemin et! dedi. O kimse de, hiçbir namazı bırakmayacağım ve artık yemin etmeyeceğim, dedi). Hanbelî mezhebinde, bir namazı özürsüz kılmayan, mürted gibi katlolunur ve yıkanmaz. Kefenlenmez ve namazı kılınmaz. Müslümanların mezarlığına gömülmez ve mezarı belli edilmez. Dağda bir çukura konur. Şâfiî mezhebinde, namaz kılmamakta ısrar eden, mürted olmaz ise de, cezası katldir. Maliki mezhebi de, Şâfii gibi olduğu, (İbni Âbidîn)de ve (Milel-nihâl) tercümesi altmışüçüncü sahifede yazılıdır. Hanefî mezhebinde ise, namaza başlayıncaya kadar hapis olunur veya kan akıncaya kadar dövülür. Fakat namaza ehemmiyet vermeyen, vazife bilmeyen, dört mezhepte de kâfir olur. Namazı bile bile kılmayıp, kaza etmeği düşünmeyen ve bunun için azab çekeceğinden korkmayan kimsenin, Hanefi mezhebinde de kâfir olacağı, (Hadîka)da, dil afetlerinde yazılıdır. (Tam İlmihal s. 210)