Eden kendine eder. Müslüman kardeşlerimizde hata, kusur görmemeli, görülenleri de affetmeli.
Hazret-i Muaviye’ye, (Siz valilikte çok kaldınız, hiçbir halife sizi değiştirmedi, bunun hikmeti nedir?) diye sordular. Buyurdu ki: Resulullah efendimiz bana, (Yâ Muaviye, iyilik edene iyilik et, kötülük edeni affet) buyurmuştu. Bunu kendime düstur edindim, çok rahat ettim, herkes benden memnun kaldı.
Büyüklerimiz buyuruyor ki:
Üzerinde bir kuruş kul hakkı olan Cennete giremez. İnsanın giydiği elbisenin tamamı helâl olsa, bir düğmesi, bir ipliği haram olsa, bu elbiseyle kılınan namaz kabul olmaz, yani namaz borcu ödenmiş olursa da, namaz kılmakla hâsıl olacak büyük sevablara kavuşamaz.
Peygamber efendimiz yine buyuruyor ki:
(Sırat köprüsünde, her Müslümana yedi sual sorulacaktır: Birincisi imandan, ikincisi namazdan, üçüncüsü oruçtan, dördüncüsü hacdan, beşincisi zekâttan, altıncısı gusülden, yedincisi kul hakkından sorulacaktır. Bu yedinci sualden Peygamberler bile korkmuştur.)
İşte kul hakkının hesabı da verildikten sonra Sırat köprüsünden geçilebiliyor.
Kul haklarından biri, gıybet ve dedikodudur. Onun kalbini kıracak bir sözü, bir kimsenin arkasından konuşmak gıybettir. Gıybet, zinadan bile günahtır, kalb kırarsa yani haberi olursa kul hakkına girer ve helâlleşmek gerekir. Haberi olmasa da çok büyük günahtır. O hâlde, kesinlikle, hiçbir Müslümanın, gıybetini yapmamalı. Kul hakkının hesabı çetin olacaktır.
Bedduasından çok korkmalı
Küfürden sonra en büyük günah, kalb kırmaktır. Kâbe’yi yıkmaktan daha büyük günahtır. Kalbi kırılan bir müminden, onun bedduasından çok korkmalıdır. Kalb, nazargâh-ı ilahidir. Allahü teâlâ, insan vücudunda, kendine en yakın, komşu olarak kalbi yaratmıştır. Eğer kalb incitilirse, kalbin komşusu Allahü teâlâ da incitilir. O hâlde Müslüman olsun, kâfir olsun, hiç kimsenin kalbini kırmamalı. Aksine, iyilik yapmalı.
Üzerinde bir kuruş kul hakkı olan Cennete giremez. İnsanın giydiği elbisenin tamamı helâl olsa, bir düğmesi, bir ipliği haram olsa, bu elbiseyle kılınan namaz kabul olmaz, yani namaz borcu ödenmiş olursa da, namaz kılmakla hâsıl olacak büyük sevablara kavuşamaz.
Hikmet-i ilahî, bazı kulları küfre hizmet ederken, bazı kulları da her şeyini feda ederek, insanların dünya ve âhiret saadetlerine kavuşmaları için dinimize hizmet ediyor. Müslüman için en büyük felaket, bu nimetin kıymetini bilmemek olur.